İktidar ve aşk...
Malumunuz, şu köşede dükkan açalı beri hep sanatçıları anlattım. Ama bugünlerde Shakespeare piyeslerine layık bir iktidar öyküsüne tanık olunca, kendini tutamadım. Çünkü Fransa'daki isyanla birlikte dünyaca ünlü bir figüre dönüşen İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy'nin son skandalının başrol oyuncusu en yakın dostlarımdan biri. İsterseniz, bilmeyenler için, cumhurbaşkanlığında gözü olan siyasetçinin 50 yıllık hayatını bir cümleyle geçelim: Macar göçmeni bir ailenin çocuğu olan Nicolas Sarkozy, 20 yaşında bir hukuk öğrencisiyken politikaya merak sarar ve basamakları yavaş yavaş tırmanarak, hırsı, sivri dili ve çalışkanlığıyla zirveye oturur. Güçlü siyasi idealleri, şaşırtıcı kişiliği, televizyondaki mükemmel performansıyla harika bir tablo çizen "Sarko"nun popülerliği günden güne artmakta, seksi karısı ve Johnny Hallyday, Tom Cruise gibi ünlü sanatçılarla birlikte, objektiflere mutlu mesut pozlar vermektedir. Ama, aynı antik trajedilerde olduğu gibi, birdenbire arka arkaya skandallar patlayacak, gözde siyasetçinin 50 yaşına bastığı yıl her şey tersine dönecektir.
ARDI ARDINA SKANDALLAR... İlk skandal geçtiğimiz yaz patlak verir: Bakan'ın en büyük destekçisi olan, mitinglerinde en ön sıradan fotoğraflarını çeken, fotoğrafçıların önünde kocasına buseler kondurmaktan çekinmeyen karısı Cecilia'nın bir aşığı vardır. Genç kadının ağustos ayında sevgilisiyle birlikte çekilen fotoğraflarını yayınlayan Paris-Match dergisi bir milyon satarak rekor kırar. Bir ay sonra ise Nicolas Sarkozy'nin de bir sevgilisi olduğu ortaya çıkar. Artık o, sadece bir düşünce ve siyaset adamı olarak değil, dörtlü bir aşk skandalının başrol oyuncusu olarak da gündemdedir. Vatandaşların cep telefonlarıyla çektiği fotoğraflar bile basında iyi fiyatla alıcı bulacaktır. (Saygın basının bu tip fotoğrafları etik nedenlerle reddettiğini de belirtmeliyim) Sarkozy'nin özel hayatı, en büyük yıldızların aşklarından daha çok sattırmaktadır. Times, New York Post ve Daily Telegraph'ın da içinde olduğu dünya basını işi gücü bırakıp Bakan'ın yatak odasıyla uğraşadursun, banliyö isyanları başlar, Fransa tutuşur. O güne dek destek gören sert politikası milyonlarca kişinin baş hedefi haline gelir, Sarkozy tüm dünya basınının gündemindedir. O sırada başka bir bomba patlar, "Sarko show" yepyeni bölümüyle karşımızdadır: Bir yayınevi, Bakan'ın artık ayrı yaşadığı eşinin anılarını yayınlamak üzeredir ve Sarkozy yayıncıyı apar topar çağırarak gizli bir görüşme yapmıştır. Yayınevinin patronu Vincent Barbare, peşindeki gazeteci ordusuna ne konuştuklarını anlatmaz ancak kitabı çıkartmaktan vazgeçer, 25 kopyayı adresi gizli bir depoya saklar ve her şeyi şirket bilgisayarlarından siler.
ARKADAŞIM GÜNDEME GELİR Bahse konu yayıncı defalarca Türkiye'ye davetlim olarak gelen, çocuklarımızı birlikte büyüttüğümüz, 15 yıllık arkadaşımdır. Dolayısıyla da bir sabah gazeteleri açıp dünya basının Vincent'ın peşinden koştuğunu gördüğümde tahmin edebileceğiniz gibi ilk işim telefon edip "Hayrola?"nın Fransızcasını telaffuz etmek oldu! Vincent ise "Hiç bir şey anlatamam çünkü sanırım telefonlarım dinleniyor!" diye cevap verdi. Demek ki politikacıların özel nedenlerle telefon dinlemesi sadece muz cumhuriyetlerinde olmuyordu. Telefonu boşverip buluşmaya karar verdik ve Vincent'ın ilk sözleriyle gülmeye başladık: Fransa'nın en popüler kişisi Sarkozy'nin kendisini aradığı gün buna inanamayan matrak dostumun telefondaki cevabı şu olmuştu: "Aaa tabii buyrun, ben de Papa'yım!" Arkadaşım ardından ciddi mevzuları anlattı: Evet, Sarkozy kendisini ofisine çağırıp kitabı çıkartmaması için "kibarca" uyarmıştı. Evet, bir haftadır bütün basın peşinden koşuyordu. Evet, kitabın kopyaları gizli bir adreste saklanıyordu. Evet, bazı bilgisayarlar çalınmıştı. Evet, başka bir yayıncı kitabı basmak için harekete geçmişti. Ve sıra herkesin merak ettiği konuya geldi: Peki ama Cecilia Sarkozy, böyle bir kitabın hazırlanmasına izin verdiği ve katkıda bulunduğu halde, son anda neden kitabı çıkartmaktan vazgeçmiş, üstelik de bunun için Nicolas Sarkozy'den yardım istemişti? Cevabını yazarsam 15 yıllık dostumu kaybedebilirim ama şu kadarını söyleyeyim, yani malumu ilan edeyim: Aynı Shakespeare'in dört asır önce Kralları anlatan piyeslerindeki gibi, dünyayı yönetenler için siyasi iktidar kadar heyecanlı bir şey daha var: Öteki iktidar, yani aşk ve seks!
Sedef Ecer
|