|
|
|
|
Ayşe BRAV: Kadın dövülmeli mi dövülmemeli mi?
Luca Bebek'te uzunca bir süre keyifle gittiğim mekanlardan biriydi. Ama ne yazık ki bu keyif çok uzun sürmedi. Çünkü malum kalabalık burayı da keşfetti. Geçen akşam kuzenim ve onun bir arkadaşıyla Luca'da buluşmak üzere sözleştik. Luca'da daha önce daha spor, daha kendi halinde insanlar görmeye alışık olduğum için yanımdaki masada birdenbire sapsarı saçları full makyajıyla Seda Üren'i görünce şaşırmadım desem yalancılık etmiş olurum. Ben daha Seda Üren şokunu atlatmadan kapının önünde bir bağırış yükseldi. Dışarı doğru eğilince içerden çıkan bir çiftin kavga ettiğini gördüm. Kapının önünde birbirlerini tekmeliyorlar. İkisi de kılık kayafet son moda. Faça yerinde olmasına yerinde de terbiye yerinde değil. Bir hakaretler, küfürler geliyor inanamazsınız.
RUS RULETİ Bu kadar genç, bu kadar iyi görünümlü iki gençten bunlar nasıl çıkıyor hakikaten çok şaşırtıcıydı. Derken oğlan kızın kafasına bir tane geçirdi, kız sarsıldı, tökezledi. Ben herhalde kız çeker gider derken son model bir araba geldi ve ikisi birden arabaya binip uzaklaştılar. Buyrun, durum böyleyse günlerdir medyayı meşgul eden kadın dövülmeli mi, dövülmemeli mi tartışmasına şaşırmamak lazım. Bu aralar hangi kanalı açsanız magazin programlarında bu konu var. Mutlaka mikrofon bazı ünlülere uzatılıyor ve "Hiç dayak yediniz mi?" sorusu soruluyor. Herkes de paşa paşa başından geçen bazı travmatik olayları ballandıra ballandıra anlatıyor. Deniz Akkaya'nın "Dayak yedim, kulak zarım patladı" açıklamasından sonra bir sürü manken patır patır dökülmeye başladı. Hatta Gizem Özdilli "O da bir şey mi benim sevgilim silahı kafama dayayıp Rus ruleti oynadı" dedi. Adeta aralarında bir yarış başladı. Çünkü kim daha çok şiddet gördüyse o yarışı kazanacak gibi durum. Bence bunların arasında daha da vahim bir durum var ki o da Hülya Avşar'ın açıklamalarıydı. Bir insanın "Büyüklerimiz ne demiş "Kızını dövmeyen dizini döver" ya da ee bazen kaşınana dersini vermek lazım" falan demesi inanılır gibi değil doğrusu. Bir de ben bir izleyici olarak bu saçma sapan argümanından çok sıkıldım doğrusu. Biz bu dayak kötekli Luca gecesinden sonra içerde çok daralıp şöyle bir yürüyelim diye sahile doğru uzandık. Sahilde yürümeye çalışırken gayet sosyetik sarışın bir abla köpeğiyle yürüyüşe çıkmış . Köpekçik birinin ayağında bulduğu bir şeyi kemirmeye çalışıyor. Bir elinde telefon diğer elinde köpeğin tasması ilerlemeye çalışıyor. Bizim abla bir taraftan telefonunu idare etmeye çalışıp diğer eliyle köpeği çekiştiriyor. Köpeği kımıldamayınca karnına doğru bir tekme attı. Biraz önce genç kızın kafasına vurulduğunu görüp kılımı kımıldatmayan ben canavar gibi kızın üzerine gidip "Utanmıyor musun köpeğe vurmaya, madem sevmiyorsun niye besliyorsun " diye bağırdım. O da gayet ukalaca "Sana ne?" falan laflarını geveleyip uzaklaştı. Bense arkasından daha uzun bir müddet homurdandım. Tartaklanan kızı koruma gereği duymadım, çünkü o kendini koruyabilecek durumdaydı. Ama zavallı köpek muhtemelen köpek beslemek modaymış diye alınmış ve kendini koruyabilecek durumda olmadığı için kendime hakim olamadım. Ve maalesef anladım ki nasıl oraya gitmek, bunu giymek, şunu takmak in ve out oluyorsa bu ara köpek beslemek de moda ki bu tip insanlar hiç sevmediği halde dostlar alışverişte görsün diye köpek besliyorlar. Hadi bakalım ben de şimdi yeni bir argüman başlatıyorum; Köpek dövülmeli mi, dövülmemeli mi ya da siz hiç köpek dövdünüz mü? Bakalım bu da bilimum magazin programlarında ünlülerin köpeklerine ya da onların sahiplerine sorulacak mı? Size bol huzurlu, dayaksız bir hafta sonu diliyorum.
Ayşe BRAV
|
|
|
|
|
|
|
|
|