| |
|
|
Cumhuriyet'in kirli çamaşırları
Bu hafta, birçok pazar ilavesinde aynı konu vardı: Gazeteci Hasan Cemal ile röportaj. Çünkü Hasan Cemal, "Cumhuriyet'i Çok Sevmiştim" adını verdiği tuğla gibi bir anı kitabı yazdı. Burada, muhabirlikten yayın yönetmenliğine hemen her kademesinde çalıştığı Cumhuriyet gazetesinde başından geçenleri anlatıyor. Kitabı henüz almadım. Ancak tüm röportajları ve haberleri okudum. Konu önemli: Çünkü bugün bazı sağcılar ve solcular, milliyetçilik-devletçilik ekseninde Avrupa Birliği'ne, özelleştirmelere, yabancı sermayeye, demokratikleşmeye karşı çıkıyor. Yıllarca kavga eden, hatta birbirini öldüren bu çevrelerin güç birliğine 'Kızıl Elma Koalisyonu' deniyor ('Kızılelma' diye yazan da var.) Cumhuriyet gazetesi de... Hem bazen iyice kışkırtma kokan haberleri (mesela Mayıs 2005'teki, Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'ü yıpratma amaçlı 'Genç Subaylar Tedirgin' manşeti)... Hem de, başta İlhan Selçuk olmak üzere köşe yazarlarıyla, o koalisyonun başta gelen ideoloji jeneratörü. Hasan Cemal anılarında, Kızıl Elmacıların kendilerine biçtikleri bu misyonu yerine getirirken kullandıkları araç ve yöntemleri göz önüne seriyor. Ancak bir noktaya takıldım: Hasan Cemal ısrarla, "Bana yıllarca ettikleri küfürler, iki klasörü dolduruyor" diyor. Bence bu kitabı yazmak için böyle bir 'mazerete' ihtiyacı bulunmuyor. Çünkü neticede, "kişiler üzerinden yapılan siyasi-ideolojik bir hesaplaşma" söz konusu. Dolayısıyla bahane aramaya, mazeret bulmaya gerek yok. 'Karşı taraf' hakaret etmese de böyle bir kitap yazılabilir. Önümüzdeki günlerde sadece bunlar tartışılmayacak elbette. Hasan Cemal iki açıdan çok eleştirecek: 1) "Bütün bunlar olurken sen ne yapıyordun, olayın parçası değil miydin" diye sorulacak. 2) "Özel hayatları, muhabbet ortamında sarf edilmiş lafları aktarmak doğru değil" denilecek. Yüksek fırın sıcaklığında bir tartışmaya şahit olacağız. Çifte kavrulmuş.
|