| |
|
|
Başbakan Erdoğan'ın makalesi ve Sabah
Devlet büyüklerinin gazetelere yazı yazdığı olur, ama bu maalesef bir gelenek değil. Alışkanlık olmayınca, okurlar da şaşırıyor. Sabah'a gelen eleştirileri ele alıyoruz.
Toplum hayatında etkin olan gazetelerin geleneği, zaman zaman siyasetçiler ve bürokratların da bireysel olarak tartışmalara, polemiklere katılmasını içerir. Habercilik her zaman "o şunu dedi, bu bunu dedi" aracılığı demek değildir. Olmasa da daha iyi olur. Laf yetiştirtme gazeteciliği popüler, ama toplumsal gelişmeye ciddiyet ve tutarlılık getirmeye pek yardımcı olmuyor. Gazetelerde kadrolu veya konuk yazarların fikir alışverişi kamuoyunun gelişimi, (yeniden) şekillenmesi ve ülkenin gidişatını (oy kullanma yoluyla) belirlemesi açısından hayati öneme sahip. Bu tartışmalara düzenli olmasa bile ülke yöneticilerinin katılmasını aynı ölçüde önemsemeliyiz.
Boş propaganda Üyesi olmaya karar verdiğimiz AB'de (ve başka demokrasilerde), mesela bir devlet başkanının, bir bakanın yazdığı makale, gündemin önemli bir parçası olmaya adaydır. Tabii, propaganda amacıyla değil, devlet adamı ciddiyetiyle, demokrasi inancını yansıtır nitelikte açıklık ve dürüstlük ile yazılmışsa. Diktatörlüklerde basın kof propagandanın maşasıdır; demokrasilerde gerçeğin farklı yönlerini mantık ışığında yansıtan aynalar olarak görev yapar. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 20. kuruluş yılı nedeniyle Sabah'a yazdığı makale, bazı okurların eleştiri duygularını kabarttı. Hatırlayacaksınız, 28 Kasım tarihli gazetenin Fırsatlar Ülkesiyiz manşeti, başbakanın ekonomi ağırlıklı özel makalesini gazete gündeminin bir numaralı maddesi haline getirmişti. Bazı okurlar, Sabah'ı "hükümet borazanı" olmakla suçlayan mesajlar iletti. Onlara göre, AK Parti hükümeti liderine bu kadar geniş yer ayırmak, gazetenin konumunu zedeleyici nitelikteydi. Asaf Karasu "20. yılınızı kutlarım, ama daimi okurunuz olarak, yıllardır süren tarafsızlığın üstüne gölge düşmesin isterim" dedi. Ergin Yüksel, İbrahim Civanoğlu ve Aydın Yamanlar da benzeri görüşler dile getirdi. Manşet habere konu olan yazının sunumu, Başbakan Erdoğan'ın sayfanın yarı büyüklüğünde bir portresi, Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan'ın "Sabah'ın 20 yıllık rolü" başlıklı yazısı ve Ankara Temsilcisi Aslı Aydıntaşbaş'ın İspanya gezisi sırasında Erdoğan'ın bazı önemli açıklamalarını aktaran "Kürdüm diyemezsin dersen, isyan başlar" başlıklı haberinin yanında yer almıştı. Bu okurların "taraflılık" eleştirisine karşılık, iki okurumuz da "öncelik" konusu ile ilgilendi. Kürşat Altınok, "Nice yıllara" diye kutladıktan sonra şu görüşleri aktardı: "Başbakan'ın yazması iyi olmuş. Keşke bunu arada sırada diğer siyasi liderler de yapsa. Yeter ki boş laf yazmasınlar. Ben bu yazıdan yararlandım, iyi özetliyor. Ama bana 'hangisi önemli?' derseniz, ben Şemdinli ile ilgili sözlerini gösterirdim." Aslı Ertürk de, "Başbakana yazı yazdırmanızı beğendim, ama bana sanki gazete kendisini fazla öne çıkardı gibi geldi, söylemeden edemeyeceğim" dedi. Birinci sayfayı genel yayın yönetmeni ve yakın çalışma arkadaşları belirler. Bu, gazetenin yayın çizgisiyle bağlantılıdır. Ama bu tercihlerle ilgili sadık okurlar görüşlerini söyleyecekler ki, karşılıklı bir fikir ve duygu alışverişi olabilsin. Aktardığım iki farklı eleştiri grubunu ayırıyorum. İlk gruptakiler ("taraflısınız" diyenler), sanki gazetede 365 günde sadece bir kez çıkıyormuş gibi davranıyor ve Sabah'ın o gün gün akıp giden süreklilik içinde siyasetin taraflarıyla mesafe korumaya özen gösterdiğini, yeri gelince eleştiriden sakınmadığını görmüyorlar. İkinci gruptakilere belki biraz daha dikkatle kulak vermek gerek. Acaba makale, birinin işaret ettiği gibi Erdoğan'ın Şemdinli'ye dair açıklamalarının arkasında mı gelmeliydi? Buna "hayır" dedirten nedenler var: a) Sabah'ın 20. yıldönümü, bu gazeteyi ülke hayatında önemseyen bir yönetici tarafından "marke" ediliyor, b) Başbakanlar öyle haftada bir gazeteye özel makale yazmıyor, c) Şemdinli ile ilgili sözler diğer gazetelerde de yer aldı. "Evet" dedirten nedenler de var. a) Manşete yansıyan ifade veya krizlerin geride kalmış olması zaten hükümetin söylemi olarak biliniyor (yani makale "yeni" bir unsur içermiyor), b) Büyük portre fotoğrafı Başbakan'ın İspanya'daki sözleri manşete çıkarılıp da yanında yer alsaydı, belki "taraflılık" olarak görülmezdi.
Kolay değil Sevgili okurlar, manşet seçimini öyle kolay bir şey zannetmeyin! Eğrisi var, doğrusu var... Kılı kırk yarmadan olmaz. Öyle günler oluyor ki, Sabah yazıişlerinde en doğru manşet için çok sert tartışmalara sürükleniliyor.. Son bir nokta: Elbette üst düzey yöneticilerin (siyaset, ekonomi, spor vb..) bir gazetenin tartışma/yorum sayfalarına katkıda bulunması gerekir. Daha doğrusu Türkiye'de basının bunu bir gelenek haline getirmesi gerekir. Kıstasları unutmadan: O makalelerin yazarları - ister cumhurbaşkanı ister genelkurmay başkanı - olsunlar özlü, mantıklı, "yeni", zihin açıcı, tartışmayı yeni noktalara taşıyıcı bir içerikle okura ulaşmalılar.
|