kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Otomobil
    Detaylı Arama
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    İşte İnsan
    Sinema
    20. YILA ÖZEL
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Umur Talu @ SABAH
Tel:
0537 660 71 21
Fax:
0212 280 05 51
 

Hele bir dinle!

Ne kadar çokturlar ve işte o kadar çok kadın, her sabah yalnızlığa uyanır.
Erkenden uyanır ve kalabalıklar arasında yalnızlığa ve kabalığa karışır.
Belki ezilmesini, o yalnızlığı mukadder görecek kadar güçsüzdür...
Belki, nazenin bir burjuva hanımefendisidir ve kendini efendi sanırken, erkek dünyanın ve erkekten yırtıcı kadınlar aleminin içinde debelenir.
Ülkenin "kadına dair" kültürü de, "kadın kültürü" de, mozaik kültürü esasında "duvar" gibidir.
Erkekler duvarı örerken, nice kadın da tuğla taşır, taş taşır, harç karar.


"Kadının özgürlüğü"ne dair çoğu tartışma, safi ikiyüzlü, sahtekarca ve dandiktir.
"Ezilen kadın"a dair arada bir bulunan tekil semboller, genel olarak "kadının ezilmesi" ve daha genel biçimde "insanın ezilmesi" meselesini unutturan komprime haplar olur.
Yiğidim erkekler ile onlara yapışmış kimi kadınlar, hep "öteki kadın"ın özgürlüğü üstüne mangalda kül bırakmaz.
Elbette, en genel biçimde insanın özgürlük ve haklarını, en yaygın biçimde kadının özgürlük ufkunu mesele yapanları saygıyla selamlarım.
Ama çoğu zaman onların samimiyetle didindiği mecralarda, ilkesizliğin, ruhsuzluğun iki yüzlü süvarileri de dört nala koşturur.


Haftayı, "gazete fotoğrafçılığı" açısından gerçekten başarılı, ama özgürlük üstüne samimiyet bakımından her zamanki gibi süfli bir zeminde idrak etmiştik.
Hürriyet'te yayınlanan "Yan masada yalnız yemek yiyen bakan eşi" iyi bir gazetecilik örneği idi.
Ama sonuçta fotoğraf bir enstantane, donmuş karedir. Yemek öncesini, sonrasını, hayatın bütününü, insanların manevi yahut maddi dayanaklarını, özlemlerini, üzüntülerini, nasıl çoğalıp nasıl yalnızlaşabildiklerini... hepsini anlatamaz.
Derken sahneye, hayatın bir öznesi olmaktan çıkıp "fotoğraf nesnesi" halinde dondurulan "çift" de dahil olmak üzere, "yorumcular" çıkar.
"Yorumcu", neyi nasıl anlayıp ne gibi anlamamız gerektiğini buyuran (bizim gibi) profesyonellerdir.
Yorumcunun cephesi, cephenin zaviyesi, zaviyenin ezberi, her ezberin çifte standardı vardır.
"Başörtülü kadın"ın itilmişliği, bir erkek tercihi olarak lanetlenir... Kadına acınır.
Gündelik işlerini, Allah için her zaman cinsel ayrımcılık olmasa da, ayrımcılığın, dışlamanın, iteklemenin, ötelemenin bin bir türlüsü ile çevirenler, size "cılk" bir özgürlük ufku çizer.
"Kadın tarafı" ayaklanır:
Yan masada oturdu yahut oturtuldu diye özgürlüğü mesele edilen "başörtülü kadın"ın, Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nden üniversiteye, orduevinden çocuğunun diploma törenine kadar "özgürlükçüler" tarafından nasıl dışlandığını, ötelendiğini anlatırlar.


Bu öyle "konforlu" bir dünyadır ki, karşıtlar, hayatı yalnızca karşı tarafın zehir ettiği konusunda birleşir. Kendi dünyalarına dair en ufak tereddütleri, en küçük eleştirileri, birazcık şüpheleri yoktur.
Oysa;
Başı açık nice kadın, ayrımcılıkların, hoyratlıkların, yalnızlıkların en kabasına, şiddetlisine de mahkumken...
Başı örtülü bir çok kadın için de, hayatın neredeyse tamamı bu hikayeden ibarettir.
Her iki taraftan nice kadın ise, inandıkları, idrak ettikleri bir özgürlük ufku içinde pekala mutlu olabilir.
Başı örtülü nice kız, kendi dini, kültürel tercihi yüzünden "özgürlükçü hukuk" marifetiyle hak ettiği üniversiteye sokulmazken, bir çok genç kıza, başını örtmeörtmeme tercihine mahal bırakmadan "özgürlükçü gelenek ve aile"ce buyruk verilmiştir. Başı açık (ve örtülü) kimileri ise, ailenin, piyasanın, tüketimin, iş hayatının, ev kadınlığının, paranın, parasızlığın, korkunun, yalnızlığın esiri olarak hayata ilişip durur.
Duruma göre özgürlük isteyen çoğu erkek ile bir çok kadın, hayatın bir sürü alanında birer acımasız despot veya gönüllü köledir.
Oysa, hayat karmaşık olsa da, ilke daha basittir:
"Gerçekten özgür müsün? Ne oranda? Kalbinin sesini samimiyetle bir dinle!"

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 İtibar ve intihar   / 02-12-2005
 İç hizmet ve dış merak   / 01-12-2005
 Vatan borcu kart borcu!   / 30-11-2005
 Bir öğretmen öldü (Bir okura ağıt)   / 29-11-2005
 Nazik konu, nazik üslup!   / 28-11-2005
 Soyut sanat somut hayat   / 27-11-2005
 Tıbbın şiddeti   / 25-11-2005
 Picasso'nun sergisi Hakkâri'nin vergisi   / 24-11-2005
 Gri bir alanda   / 23-11-2005
 Sizin hiç...   / 22-11-2005
YILMAZ ÖZDİL
Bi kere...
Kasım'da en çok neyin fiyatı artmış?...
ERDAL ŞAFAK
Ahlâksız oyun
Brüksel'de tuhaf gelişmeler oluyor... AB,...
UMUR TALU
Hele bir dinle!
Ne kadar çokturlar ve işte o kadar çok...
FATİH ALTAYLI
SABAH ve Aktüel
SABAH üç hafta önce bombayı...
Yunan veliaht 7 trilyona 'evet' dedi
Büyükbabası Yunanlı armatör Aristotle Onassis'ten kalan 2.7 milyar...
Seçimleri en 'Kazak' olan kazansın
Dünyanın en büyük doğalgaz rezervlerine sahip Kazakistan'da kritik...
Bu şarkı burada bitmez
Bu şarkı burada bitmez
Geçen hafta F.Bahçe'ye yenilip zirveden uzaklaşan Galatasaray, Ankara...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu