| |
Ahlâksız oyun
Brüksel'de tuhaf gelişmeler oluyor... AB, 18 ay önce verdiği "Kıbrıs Türkleri'ni tecritten kurtarma" sözünü yuttu ve şu noktaya geldi: "Kusura bakmayın, Girne ve Magosa limanlarının dünyaya açılmasını sağlayamadık ama Türkiye limanlarını ve havaalanlarını Rumlar'a açmak zorunda!".
Rumlar'ın oyuncağı olan koskoca AB sonunda uluslararası ilişkilerin en kutsal ilkesi "Ahde vefa"ya bile ihanet etti! Hatırlayacaksınız, 24 Nisan 2004 referandumunda Annan Planı'na Rumlar'ın ezici çoğunlukla hayır, Türkler'in ezici çoğunlukla "Evet" demelerinden sonra AB mangalda kül bırakmadı: "Rumlar'a bu tercihin bedelini ödeteceğiz, Türkler'i ise ödüllendireceğiz. En kısa zamanda onları tecritten kurtaracağız Ne kadar "kararlı" olduğunu göstermek için de referandumdan sadece iki gün sonra, 26 Nisan'da iki "tüzük" hazırladı: 1- Kuzey Kıbrıs'ın AB ile doğrudan ticareti sağlanacak. 2- Kıbrıs Türkleri'ne 259 milyon avroluk mali yardım yapılacak. Rumlar o günlerde iki tüzüğe de ses çıkaramadılar. Ne de olsa Brüksel'deki bürokrasi çarkının ağır işlediğini öğrenmişlerdi. İki tüzüğün önce Daimi Temsilciler Komitesi'nden geçmesi gerekiyordu, ardından da Dışişleri Bakanları Konseyi'nden. Ortalığın yatışması için tüzüklerin gündeme alınmasını birkaç toplantı erteletmeleri yetecekti. Sonra istedikleri gibi oynayabileceklerdi.
Rumlar'a kaç, Türkler'e tut Öyle de oldu. "Ayıp oluyor, bir an önce tüzükleri onaylamalıyız" diyen AB bakanları, AB Komisyonu komiserleri giderek yumuşadılar, bir süre sonra da bezdiler. Ve Rumlar aldılar sazı ellerine. İlk perde: "Doğrudan ticaret tüzüğüne karşıyız. Girne ve Magosa limanlarının yönetimi bize verilirse ve Türk mallarının ihracat işlemleri yetkisi bizde olursa belki kabul edebiliriz. Mali yardıma itirazımız yok ama bazı şartlara bağlanmalı İkinci perde: "Doğrudan ticaret ve mali yardım tüzükleri birbirinden ayrılmalı. İlkiyle ilgili karar ileriye bırakılmalı." Üçüncü perde: "AB sadece mali yardım tüzüğünü çıkarmalı. Doğrudan ticaret, Kıbrıs'ta çözümden sonraya ertelenmeli." Bu oyunlarla 18 ay geçti. Rumlar üç dönem başkanı eskitti: Hollanda, Lüksemburg ve İngiltere. O kadar ki, Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'a meydan okuyan İngiltere Başbakanı Blair, Rum lider Papadopulos karşısında pes etmek zorunda kaldı, Kıbrıs Türkleri'nden desteğini çekip konunun çözümünü AB Komisyonu'na havale etti. O da Hukuk Bürosu'nu görevlendirince Rumlar açısından "İşlem tamam" oldu. Çünkü orası denetimleri altındaydı. İşte Hukuk Bürosu'nun hazırladığı, neredeyse Rumlar'ın kaleminden çıkmış olan uzlaşı metni: Doğrudan ticaret tüzüğü rafa kaldırılacak. 250 milyon avroluk mali yardım tüzüğü onaylanacak. Ama bir deklarasyon iliştirilecek. Orada denecek ki, "Ey Kıbrıslı Türkler; tecridinize son verecek doğrudan ticaret tüzüğünün uygulanmasını istiyorsanız, Maraş'ı Rum yönetimine devretmelisiniz. Ayrıca yabancılara malmülk satışını durduracaksınız. Ardından da Rumlar'la mal-mülk değişimi için masaya oturacaksınız!" Kuzey Kıbrıs'a ambargoyu kaldıramayan, Girne ve Magosa limanlarını uluslararası ticarete açamayan AB sonra da Türkiye'ye dönüp, "Ankara Anlaşması ek protokolunu en kısa sürede Meclis'ten geçir. Limanlarını ve havaalanlarını Rumlar'a aç" diyecek. Hem de tarih koyarak: 30 Mart 2006'ya kadar limanlar açılmalı, 30 Eylül 2006 kadar da havaalanları. Yoksa? Yanıtı KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat versin: "Ankara'ya çok yoğun tehditler yapılacak. Ancak Türkiye, Kıbrıs Türkleri'ne uygulanan tecrit hafifletilmeden kesinlikle limanlarını açmayacağı için müzakerelerin askıya alınması gündeme getirilecek." 2006 yılı Türkiye-AB-Kıbrıs üçgeninde kasırgalara gebe. Kara bulutlar toplanmaya başladı bile!
|