|
|
'Ben de ilk defa Kürdü, Arnavut'u burada gördüm'
Göç ve göçmenlik küresel dünyanın en ciddi olgularından biri. Sorunlar yarattığı kadar, farklı kültürlerin buluşmasına da katkı sunuyor. Göç olgusunun bu ikili yanını en iyi yaşayan ülkelerin başında da Türkiye geliyor. Türkiye hem tarihi, hem de bugünü açısından 'göçü' iyi tanıyor. Çünkü, Türklerin dünya ulusları sahnesinde etkin yer alışları Orta Asya'dan Anadolu'ya göçle başladı. Ve o 'göç macerası' hala sürüyor. Üstelik bu süreç sadece tek yönlü de değil. Batı'ya yürüyüş devam ettiği gibi, Anadolu'ya farklı ulusların akını da sürüyor. Dahası var; Türkiye kendi içinde ciddi bir iç göç dalgası yaşıyor. Peki bu göç dalgası nasıl bir sonuç doğruyor? Sorunun yanıtı bu dalganın en yoğunlaştığı şehir İstanbul'da saklı. İstanbul tarihi ve kültürel derinliği olan bir şehir olduğu kadar, aynı zamanda bir göçmen şehridir. Bu şehir göç olgusunun nasıl bir sonuç yarattığına adeta ayna tutuyor. Bu aynaya yansıyan en çarpıcı yer Zeytinburnu. Zeytinburnu, deyim yerindeyse göçmen kenti İstanbul'un özeti gibi. Çünkü, Zeytinburnu tam da göçün yarattığı bir ilçe. Sözü buraya getirmemizin nedeni de şu; Türkiye'de ilk kez göç olgusu masaya yatırılıyor. 811 Aralık 2005 tarihleri arasında Zeytinburnu Belediyesi 'Uluslararası Göç Sempozyumu' düzenliyor. Sempozyumun amacını 'bir göçmen ilçesi' olan Zeytinburnu'nun Belediye Başkanı Murat Aydın, iki cümle ile şöyle özetliyor: "Göçleri ve nedenlerini, tarihsel bir perspektiften yola çıkarak irdelemek. Ayrıca, göçlerin beraberinde getirdiği siyasal, sosyal ve ekonomik sorunları tartışmak." Sempozyuma, sadece siyasi ve akademik isimler katılmıyor, Birleşmiş Milletler'den, AB'den ve ABD'den de önemli isimler katılacak. Dahası 'Bir Göç Hikayesi' başlığıyla farklı coğrafyalardan Anadolu'ya göçün insani öyküsü de anlatılacak. İşin bu boyutunu sempozyumda izleyeceğiz. Ama göçün bir de somut sonuçlarının yaşandığı bir örnek var elimizde. 'İstanbul ve Zeytinburnu.' Başkan Murat Aydın bu konularda ilginç bilgiler veriyor. "Zeytinburnu'nda nüfus kağıdında doğum yeri yurt dışı yazanların sayısı 15 bin den fazla. Resmi nüfus ise 247 bin. Doğu Türkistan'dan, Afganistan'dan, Kazakistan'dan, Balkanlar'dan ve Anadolu'nun dört bir yanından insan var Zeytinburnu'nda. Burası Osmanlı'nın minyatürü gibi adeta. Hatta ondan daha zengin." Araya girip soruyoruz; 'Peki bu çeşitlilik nasıl bir sonuç yarattı?' Genelde göçün yarattığı sorunlar ön plana çıkarken, Aydın, göçün pozitif sonuçlarına dikkat çekiyor ve şöyle diyor: "Adeta binanın çimentosu, harcı oldu. Arnavut Karadenizli'yi burada tanıdı. Afganistanlı Kürdü burada tanıdı. Ben mesela Giresunluyum. Ben de Kürdü, Arnavut'u ilk defa burada gördüm. Dost oldum. Önce tedirginlikler olsa da, kültürlerin paylaşılması insanları birbirine bağlıyor. Kazak Karadenizli'yle, Üsküp'ten gelen Diyarbakırlı'yla evleniyor. Yani bütün kültürler iç içe geçmiş. Göçün en önemli olgusu bu." Murat Aydın bu tespitinin, 'Üst kimlik, alt kimlik' konusuna da ciddi katkı sunacağını belirtiyor ve şunları söylüyor: "İstanbul'da ki bu göç yaşanmamış olsa, Anadolu insanı Rumeli insanı birbirini nasıl tanıyacaktı? Şimdi hem tanıdı hem akraba oldu. İstanbul Türkiye'nin çimentosu. İstanbul olmasaydı, bu göç hareketleri olmasaydı bu ülkeyi bölmek çok daha kolay olurdu. Bu açıdan bakınca üst kimliğin Türkiyelilik olduğu çok açık ortaya çıkıyor." Bölgesel çatışmaların, iç gerginliklerin, antidemokratik iktidarların yarattığı modern dönemin göç olgusu, aslında bir insanlık dramı. O dramın gelişmiş ülkelerde neye yol açtığı ise hâlâ tartışılıyor. Ama aynı göç olgusunun ' medeniyetler arası ilişkiye, halklar arası dostluğa' farklı bir katkı sunduğu da ayrı bir gerçek. Bu gerçeğin en çarpıcı örneği de '72.5 milletin' yaşadığı Zeytinburnu. Zeytinburnu'nu iyi izlemekte yarar var!
|