Erkeğin fantasyalarını gerçekleştiren adam!..
Müthiş egoist bir adam... Aynı ölçüde karizmatik... Kadınları çok seviyor... Her kadında yeni bir ilham, her ilhamda yeni bir sanat eseri ve tarz inşa ediyor... Kadınlarla aşk yaşadıkça gençleşiyor... Kadınlara kendini beğendirdikçe güzelleşiyor... Güzelleştikçe yeni resimler yapıyor... Yeni tarzlar yaratıyor... Kadınlar ona aşık oldukça, o resimlerde daha fazla var oluyor... Kadınlar onu sıktığında, hayatını biteviyeleştirdiğinde, ender görülecek bir gaddarlıkla onlardan kopuyor... Merhametin yanından geçmiyor... Yeni aşklara, daha genç kadınlara ve taze aşklara yelken açıyor... O yeni kadınlara rotayı çevirdikçe, eskiler alabora oluyor... Fırtına yaratıyorlar, sağanak olup yağıyorlar... Onu alabora edip, devirmek için bütün kadınlıklarını kullanıyorlar... Hamilelikten, yaşanmış yıllara, verilen gençliklere kadar her yolu deniyorlar... Hiçbir erkeğin dayanamayacağı duygusal ağıtların ortasından bir taş gibi, çıkıyor... Bıkkınlığın olduğu yerde durmuyor... Yeni bir kadınla bıkkınlığa, yeknesaklığa, yorgunluğa ve yıpranmışlığa "elveda" diyor... 100 yıl öncesinin yaşam standartlarında gençliğinden, sanatından ve yaratıcılığından hiçbir şey kaybetmeden, son gününe kadar yeni ve taze aşklar yaşayarak 91 yaşına kadar yaşıyor... Bu adam, bugün yüzbinlerce insanın İstanbul'da sergisini gezdiği Pablo Picasso'dur...
Surviving Picasso filmini Antony Hopkins'in müthiş oyunculuğuyla izledikten sonra, Barcelona'ya gitmiştim... Picasso'nun evindeki sergiyi izlemeye... Saatler saatler boyu resimlerine bakmıştım... Hayatında tutkuyla bağlı olduğu kadınlarla resimleri arasındaki bağlantıyı çözmeye çalışmıştım... 60 yaşını geçmişken, 20'li yaşlarını süren Francois Gilot'yla tanışmasının, dahi ressamın resimlerine olan etkisini gözlemlemiştim... O Francois Gilot ki, Picasso'ya o yaştan sonra iki çocuk verip, bütün hayatını Picasso'ya adıyordu... O Francois bile Picasso'nun o yaşta, kadınlara olan tutkusunu, hastalıklı bağımlılığını yok edemiyordu... Başka kadınlara bakarken, eski kadınlarına yönelik merhamet duygusunun yanından tanjant bile geçmiyordu Picasso... Eski kadınlarının hayatlarından çıkmıyordu... Onları yönetmeye devam ediyordu... Onları yönetmeye devam ederken, yeni aşklarla gençlik buluyordu... Bulduğu gençlikle, yeni sanat tarzları yaratıyordu... Aslında her erkeğin bir parça içinde varolan fantasyaların bütününü 91 yıllık hayatında gerçekleştiriyordu Pablo Picasso... İnsanlara karşı iyi miydi?.. Hayır değil... Kadınlara karşı çok özenli miydi?.. Hayır öyle de değil... O sadece resmine karşı iyiydi... Resmine karşı iyiydi, çünkü resmine karşı iyi olmak için her şeyden besleniyordu... Kadınlar ona sahip olamadıkça onun üstüne daha fazla düşüyordu... Onun çocuksu bencilliğinde, gaddarlığını bile es geçebiliyordu... O sabun gibi kadın ellerinin arasından kayıp gidiyordu... Islak ve kaygan bir sabun gibi... Pablo Picasso erkek fantasyalarının en doruk noktası olarak tarihteki yerini alıyordu.
|