|
|
|
|
|
Birileri düğmeye mi bastı?
|
|
Olimpiyat Evi'nde Sayın Levent Bıçakcı'nın İsviçre'de "Müdafaa-i Hukuk" ekibiyle yaptığı çalışmaları anlatacağı basın toplantısına suskun imparator Fatih Terim'in de eklenmesi önemi ve heyecanı artırmıştı. 11.00'de yapılacağı duyurulan toplantının yarım saat sarkması bile tepkiye neden olmazken ikilinin hayli gergin olacakları hissini uyandırmıştı. Ama toplantı başlayınca Sayın Bıçakcı'nın yüzünde gergin sis bulutlarının yerine, dersini iyi çalışmış, sözlüden geçer not almış ve rahatlamış bir lider çehresi gördük. Önceki toplantıların aksine, açık ve net konuşan Bıçakcı'nın özgüvenli duruşu dikkat çekti. Bunu Behrami'ye yapılan baskı sonucu masayı terk edişiyle birleştirenler AB görüşmelerinde Başbakan Erdoğan'ın restinden esinlendiği yorumunu yaptılar. Fatih Hoca ise içi yanıp tutuşan yüksek bir yanardağ gibiydi. Ağzından zaman zaman küller, taşlar fırlatsa da içindeki ateşi kontrol etmek için büyük çaba sarfetti. Keskin kartal bakışlarıyla yüksekten medyayı fokuslarken aşırı kontrolü sürekli kullandığı ellerine ve mimiklerine pranga vurmuş gibiydi. Bıçakcı konuşmasında Polonyalı delegasyondan bahsederken "Bizim basına mavi diyorsun, kırmızı yazıyor" sözünü araya girerek hatırlatması ve "En çok üzüldüğüm, 100 metreden çekilen ve altı medyamız tarafından doldurulan resimlerin İsviçre'de önüme konmasıydı" sözleri ruh hali hakkında ipuçları veriyordu. Bu yüzden ağzından çıkan taşlar yıkıcı değil, sorgulayıcı olurken şu sözlerle kafasının neye takıldığını gösterdi: "Düne kadar destek veren medya bana ve ekibime niye bu kadar saldırıyor? Birileri düğmeye mi bastı?"
|
|
|
|
|
|
|
|
|