| |
|
|
Biraz soyut, biraz somut bir toplumsal özeleştiri...
Batı'nın yüzlerce yıl süren çağ değişimlerini sıkıştırılmış biçimde 50-60 yılda yaşamak, beraberinde doğal olarak kavram kargaşalarını da getiriyor. Birileri sürekli "Burjuva sınıfına sahip olmadan sanayi-ötesi topluma nasıl geçeceğiz" diye yakınır dururlardı. Gerçekten de bütün boyutları ile henüz "Burjuvazi" ye sahip olamadık. Ama bir anda "Sermaye aristokrasisi" çıkıverdi ortaya. İki kuşak öncesinin esnaf ve zanaatkarı olan aile isimleri, şimdi Türkiye'nin "Mavi Kanlılar "ı konumunda. Ağızlarından çıkan her söz birer hikmet olarak manşetlere yansıyor. Hataları hiç görülmüyor. Özel yaşamları topluma model olarak sunuluyor. Devlet destekleri ile onları bugüne taşıyan siyasetçi sınıfı parya konumunda aşağılanırken, sermaye aristokrasisi Türkiye'nin bütün "Yükselen Değerler" inin lokomotifi olarak kabul ediliyor. Bugün Yüce Divan'da yargılanan 28 Şubat politikacılarının, aynı sermaye aristokrasisi tarafından iktidarları döneminde nasıl el üstünde taşındıklarını kimse hatırlamıyor bile. Bunun nedeni, acaba onların reklam güçleri ile medya üzerinde sahip oldukları ağırlıktan mı kaynaklanmakta? Ya da onların belirlediği "Protokol listeleri" nden dışlanmak endişesi mi, herkesi eleştiren hatta teşhir eden düşünce odaklarını onların karşısında süt dökmüş kedilere dönüştürüyor? Oysa o protokol listelerinin her siyasi iktidar ve her ekonomik kriz süreci ertesinde nasıl yenilendiğini de hatırlamak gerekmez mi? Tabii ki amacımız güçlü bir sermaye sınıfına (Veya özel sektöre) sahip olmaktır. Ben de Churchill'in şu düşüncesini paylaşıyorum: - Bazıları özel sektörü vurulup öldürülmesi gereken yırtıcı bir kaplan gibi görür. Bazılarına göre de özel sektör sağılması gereken bir inektir. Sadece bir avuç insan, özel sektörün bütün arabayı çeken güçlü at olduğu gerçeğini görmektedir. Ancak şunu da hiç unutmayalım. Gelişmiş ve yerleşik toplumlarda, mutlaka toplumsal dengeler de vardır. Hiçbir kesim veya sınıf, dokunulmaz değildir. Siyasetçiler, bürokrasi ve çeşitli meslek grupları gibi, sermaye sınıfı da eleştirilir. Onların eleştirilmesi için, ille de batıp, iflas noktasına gelmelerine kadar beklenmez. Demokrasi gibi "Serbest pazar ekonomisi " de, şeffaflık, haklı rekabet, hukukun üstünlüğü üzerine kurulmuştur. Batı'nın yüzlerce yıl süren çağ değişimlerini sıkıştırılmış biçimde 50-60 yıl içinde yaşamamız, bir kesimi toplumun "Dokunulmazlar"ı konumunda kabul etmemize dayanmamalıdır. 19'uncu yüzyılın Amerika'sının Rockefeller'leri, Carnegie'leri, Mellon'ları, 21'inci yüzyılda yerlerini Bill Gates'lere bıraktı. Yani çağın değişen koşulları, ekonomik hanedanları da her kuşakta yeniden başlatıyor. Özel sektörü destekleyelim. Onların güçlenmesi ve her çeşit kökten devletçi engelin kaldırılması için çaba harcayalım. Ama onları, toplumun üzerindeki bir aristokrat sınıf gibi de algılamayalım. Siyasetçi sınıfın hatalarını irdelediğimiz gibi, onları da eleştirelim ki, kendilerini toplum üstünde güce sahip görmesinler. Neticede onlar değil halk kitleleri siyasi iktidarı belirliyor. Sermaye sahipleri de sonuçta kim iktidar olursa onun peşinde dolaşmayı, işin gereği olarak görüyor. Oysa "Burjuvazi" iktidarlardan bağımsız bir çizgiyi de temsil eder.
|