| |
Yumağın doğru ucu
Fly Havayolları'nın Dışişleri'nin onayıyla aybaşında Erbil ve Süleymaniye seferlerini başlatacağını açıklaması, Türkiye'nin Kuzey Irak politikasındaki değişikliğin en çarpıcı örneklerinden birini oluşturuyor. Bu yeni politikayı "Fiili gerçekleri kabullenip, dostluk elini uzatmak" diye özetleyebiliriz.
Her ne kadar Dışişleri resmen doğrulamaktan kaçınsa da Türkiye'nin Kuzey Irak politikası köklü değişim geçiriyor. Yeni çizgiyi, "Görmezlikten gelemeyeceğiniz gerçeklere göre rota çizmek" diye özetleyebiliriz. Kabul etmek gerekir ki, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök'ün 29 Ekim resepsiyonundaki açıklaması, politika değişikliğine giden yoldaki mayınları temizledi: "Bizde hep aşiret reisi olarak bakma alışkanlığı vardı. Şimdi Talabani cumhurbaşkanı, Barzani başka konumda. Durumun değiştiğini kabul etmeliyiz." Barzani'nin başka konumda olduğunu söylemek, Kuzey Irak'ın da "başka konuma" geçtiğini kabullenmek demek. Özkök'ün gerçekçi yaklaşımıyla eli güçlenen hükümet, Barzani'yle "Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı" sıfatıyla ilk teması Erbil'e gönderdiği MİT Müsteşarı Emre Taner'le kurdu. Devamı için 15 Aralık'ta Irak'ta yapılacak seçimlerin sonucu beklenecek. Ancak bu bekleyiş ya da geçiş süreci ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine engel olmayacak. Fly Havayolları'nın Dışişleri'nin onayıyla Erbil ve Süleymaniye'ye düzenli seferler başlatma kararı almasını, Onur ve Atlas havayollarının onu izlemeye hazırlanmalarını, bu doğru tercihin işaretleri olarak görmek gerekiyor.
Güneydoğu'ya önemli katkı Çünkü Kuzey Irak her gün daha da zenginleşiyor. Uçsuz bucaksız şantiyeye dönüşen bölgede hergün yeni bir projenin temeli atılıyor: Gökdelenler, büyük oteller, alışveriş merkezleri, otoyollar, hastaneler, okullar, bakanlık binaları... 2 milyon nüfuslu Erbil'e dünyanın her yerinden işadamları, şirket temsilcileri akın ediyor. Tabii Türkler de. (O işadamlarını Erbil'e Alman, Ürdünlü, Abudabili havayolu işletmecileri taşıyor. Hem de İstanbul üstünden. Neden Türk havacılık şirketleri de yarışa katılmasın?) Ayrıca Güneydoğu'dan yığınla küçük girişimci orada yatırım yapıyor. Restorandan marketçiliğe kadar. Yine Güneydoğu'dan çok sayıda işçi inşaatlarda çalışıyor. Ayda 1300-1400 dolar ücretle. Hepsi bu kadar da değil. Gıdadan beyaz eşyaya, inşaat malzemelerine kadar her türlü mal Türkiye'den gidiyor. Alın size sıcağı sıcağına bir örnek daha: Kürdistan Bölgesel Yönetimi dün Silopi'ye 16 kilometre uzaklıktaki Kabaruk'ta 3 kuyu açarak petrol aramalarını başlattı. Sondaj platformları Türkiye üstünden ulaştırıldı. Ankara'ya gelmesi beklenen Bölgesel Hükümet Başbakanı Necirvan Barzani bu yardım için teşekkür etti. Türkiye'nin taahhüt hizmetleriyle, ticaretle, Türk vatandaşlarının ailelerine gönderdikleri paralarla bu yıl Kuzey Irak pazarından en az 15 milyar dolarlık pay alacağı söyleniyor. Özetle, onların ifadesiyle, "Kuzey Irak ekonomik açıdan Türkiye'nin arka bahçesi haline geldi." Şimdi, bu bölgeyi bazı kuşkuların tutsağı olarak Türkiye'den uzak tutmak mı doğru politika, yoksa "arka bahçe"de varlığımızı güçlendirmek mi? Ayrıca her ailenin en az 2 arabaya sahip olduğu, ev fiyatlarının bir yılda 6-7 kat arttığı (onlar da yakında mortgage sistemine geçerlerse şaşmayın) bir zenginlikten Güneydoğu halkının pay alması, ekonomik ve sosyal olarak azımsanacak şey mi? "Ya oralarda başka sevdalara kapılırlarsa" korkusuna gelince. Onları aşmanın da tek çaresi var: Kuzey Irak'la ilişkileri düzgün zemine oturturken, Güneydoğu halkının da yararlanacağı demokratik reformları yapmak. Göreceksiniz, Kuzey Irak'ta konsolosluk açılması yakında gündeme gelecek. Barzani'nin Ankara'da temsilciliği var, Türkiye'nin Erbil'de niye olmasın? Hele Batı ülkeleri peşpeşe açarken...
|