Krizler olmasaydı
Hükümetin geçen üç yıllık dönemde ekonomide geldiği nokta, bir çok yorumları da beraberinde getiriyor. Eksileri, artıları tartışılıyor. Ben biraz daha geriye gidip, 2000 ve 2001 krizleri olmasaydı ve IMF ile yapılan orijinal program sürdürülebilseydi nerelerde olurduk sorusuna yanıt aramak istedim. Bulgular soyut da olsa, kuşkusuz bize bir fikir veriyor. * Toplam büyüme, 2000-2005 yılları arasında yüzde 25,5 olarak gerçekleşmiş. 2000 yılı programı yürütülebilseydi, bu oran yüzde 30-35 olacaktı. * Yıllık enflasyon, tek haneli rakamlara 2004 yılı yerine, 2002 yılında inecekti. * Enflasyonun düşüşüne ve risklerin azalışına paralel olarak reel faizler, yüzde 10'un altına 2003 yılında düşecekti. 2001-2003 yılları arasında yüzde 40'lara ulaşan reel faiz ödenmeyecekti. * 1999'da yüzde 23.3 gibi çok yüksek orana erişen kamu kesimi finansman gereğinin, 2002 yılında yüzde 7,4 oranına düşeceği varsayılmıştı.
Düşük faiz dışı fazla * Faiz dışı fazlanın milli gelire oranı 2000 yılında yüzde 2,4 olarak alınmıştı. Sonraki yıllar için öngörülen ise yüzde 3,7'ydi. IMF'nin ısrarıyla 2001 yılından sonra, tuttursak da tutturmasak da, öngörülen yüzde 6,5 faiz dışı fazla, kamu maliyesine nefes aldırmadı. * Kamunun toplam net iç ve dış borçlarının milli gelire oranının 1999 sonundaki yüzde 58'lik düzeyinin, 2002 yılında yüzde 54,7'ye, daha sonra ise yüzde 50'nin altına düşeceği hesaplanmıştı. Halen yüzde 60'lara inmeye çalışıyoruz. * Türk halkı 1999'da toplam mevduatlarının % 60'ını TL, % 40'ını yabancı parada tutarken, bugün de aynı eğilimini sürdürmektedir. Fark, 2001-2003 yıllarında döviz eğiliminin artması, sonra da normalleşmesidir. * Döviz kuru politikası, önceden belirlenmiş bir band içinde ve tam dalgalanmaya bırakılmadan yönlendirilecekti. Bu sistem, Türk Lirası'nın fazla değerlenmeye izin vermeyecek nitelikte uygulanacak ve TL'nin 2002-2005 yılları arasında % 30'lara erişen bir değerlenme sorunu olmayacaktı.
Düşük cari açık * Cari işlemler açığının, gerek döviz kuru politikası, gerekse "makul" büyüme hızları nedeniyle, milli gelire oranla yüzde 2-3 düzeyinde süreceği bekleniyordu. * 2000 yılı programı ekonominin dış kaynak gereksinimi olarak, yıllık 2025 milyar dolar bir tutar öngörmüştü. Bunu yarısının dış borç geri ödemelerinden oluşacağı varsayılmıştı. Bu rakam halen, yarısı cari açıktan, yarısı dış borç geri ödemelerinden kaynaklanan 50 milyar dolara erişti. * 1996-1999 yıllarında yüzde 6 ile yüzde 6,4 arasında gerçekleşen işşizlik oranının aynı düzeylerde kalacağı bekleniyordu. 2005 yılında açıklanan en son oran, yüzde 9'4. Bu tablo bize, 2000 yılı programı krizler olmadan ve önlemler zamanında alınarak uygulansaydı, bugünkü dengelerin daha sağlıklı oluşacağını gösteriyor. Ne de olsa Nasrettin Hoca'nın torunlarıyız. Eşeği önce kaybedip, sonra bulunca seviniyoruz.
|