|
|
|
|
Yeni hayat özlemi, yasak aşk ve zamana karşı yarış
Lolita (Trimark / Saga) Eski filmleri yeniden yapma furyası iyi meyve vermiyor ama istisnaları da var. Büyük yönetmen Stanley Kubrick, yazar Vladimir Nabokov'un da yardımıyla, 1962'de 'Lolita'yı çıkardığında, muhafazakar ABD birbirine girmişti. Yıllar sonra, bu kez biraz daha farklı, seks ögesi daha belirgin bir 'Lolita' var karşımızda. James Mason'ın oynadığı kader mahkumu Prof. Humbert Humbert rolünde Jeremy Irons çok etkili bir performans çıkarıyor. ABD'ye ders vermeye gelen bir İngiliz, Charlotte Hayes'in evini kiralıyor. Ama 14 yaşındaki kızı Dolores'i görünce kendinden geçiyor. Kıza yakın olmak için tek çare, hiç sevmediği halde annesiyle evlenmektir. Ve Humbert'in kıskançlık ve çaresizlik dolu serüveni, yasak aşkı böyle başlıyor. Büyüleyici bir film.
A Home at the End of the World (Dünyanın Sonundaki Ev, WHV / Tiglon) Yakışıklı Colin Farrell, aynı zamanda sıkı bir oyuncu. 'SWAT' ve 'Alexander' gibi hareketli filmlerin arasında tartışmalı bir filmde gerçekten de döktürdü. 'A Home at the End of the World', iki arkadaşın 1960 ve 80'ler arasındaki yaşamından bir kesit. Bobby'nin (Farrell) tüm yakınları ölür ve 14 yaşında Glover ailesinin yanına evlatlık alınır. Üvey kardeşi Jonathan'la kurduğu yakınlık, gay ilişkiye dönüşür. Anne Glover bunu farkedince Jonathan, Ohio'dan New York'a gönderilir. Yıllar sonra Bobby de gider oraya, ama Jonathan'dan umduğunu bulamaz ve onun ev arkadaşı kızla ilişki kurar. Ve üçlü, şehir dışında bir çiftlik evine birlikte taşınır. 'Hours'un yazarından, Sissy Spacek'in müthiş oyunuyla süslenen, farklı bir film...
The Marksman (Keskin Nişancı, Sony Pictures) 'Blade' ile gerçek bir bela olduğunu kanıtlayan Wesley Snipes, artık sınır tanımıyor. Yeni DVD'si 'The Marksman'... Bu kez Çeçenya'daki bir nükleer santral meselesi var. Nedense Ruslarla Amerikalılar büyük bir savaşın eşiğine gelmiştir. Özel harekatçı olarak bizim arkadaşa, "Git ve füzeler için hedef belirle ki, teröristler reaktörü patlatmasın" emri verilir. O da içeri sızar ve işini yapar. Ama farkeder ki; asıl hedefleri işaretlemiş ve füzelere reaktörü hedef göstermiştir. Yani oyun içinde oyun vardır. Böylece zamana karşı bir yarış başlar. Doğrusu bana IQ'su biraz düşük bir film gibi göründü. Nerede güzelim 'Blade' üçlemesi, nerede bu!
Million Dollar Baby (Milyonluk Bebek, Palermo) Usta yönetmen Clint Eastwood'un 25'inci filmi. Daha önceki 'Unforgiven' ve 'Mystic River' gibi bir başyapıt. Özel efektler, saçma sapan konular, sığ bakışların egemen olduğu bugünün eğlence kültüründe, sade ve dürüst bir anlatımla insanlık dolu öykü ilgilendiriyor onu. Kızıyla iyice kopan boks çalıştırıcısı Frankie Dunn, bir gün Maggie Fitzgerald adlı genç bir kadın boksörle tanışır. Yetenekli ve hırslı kız, Frankie'den yardım ister, ama öteki direnir. Ama sonunda kabul eder. Gerisi, tutkuyla ve acıyla anlatılmış bir hüsran, yeni hayat özlemi, kayıp ve özlemin destanı gibi. Enfes!
Madagaskar (Universal / Tiglon) New York hayvanat bahçesinde sakin bir hayat süren zebra Marty, orta yaş krizi yüzünden oradan kaçar. Bunun üzerine sevgili arkadaşları aslan Alex, su aygırı Gloria ve zürafa Melman bulmak üzere peşine düşerler. Son dönemin en neşeli çizgi filmi olan 'Madagaskar' işte böyle başlıyor. Dört kafadarın orada mutsuz olduğuna karar veren bakıcılar, onları Kenya'ya açık bir parka gönderir, ama penguenler yüzünden ekip Antartika'ya çıkar. Burada tabii işler daha da karışacaktır. Bilgisayar efektlerine yer vermese de, esprileri ve özellikle penguenleri ile unutulmaz sahneler sunan bir film.
|
|
|
|
|
|
|
|
|