İsteyince oluyormuş
Defalarca yazdım İstanbul iskelelerini. Özellikle de deniz otobüslerine ait olanları... Çünkü görüntüleri beni inanılmaz şekilde rahatsız ediyor. Her karşıdan bakışta bir çürük diş gibi şehrin siluetinin içinden fırlayıp gözüme saplanıyorlar... En ufak bir estetik kaygısı olmadan, sanki bu şehirde belli bir yıldan sonra mimarlığı yasaklamışlar gibi sıradan ve ruhsuz yapılar... Bir eski iskelelere bakıyorum bir de gecekondu kültürünü andıran o teneke yığınlarına...
TENEKE BARAKA Bu teneke barakalardan biri de adına hiç mi hiç yakışmayan Beşiktaş'taki Barbaros Hayrettin İskelesi'ydi... Yaz başında bu iskeleyi yıktılar. Sonra her gidiş gelişte yavaş yavaş ortaya çıkan yeni iskele binasının inşasına başlandı... Yeni bina geçtiğimiz hafta içinde hizmete açıldı... Tam olarak klasik eski iskelelere benzemese de onların çizgilerini taşıyan bir yapı olmuş... Artık vapurdan baktığınızda Dolmabahçe Sarayı'nın hemen devamında görüntüyü tamamlayan, tarihi görüntüyle bir iskele binamız var. Demek ki istenince oluyormuş. Biliyorum ki mesele parada filan değil. Bütün mesele görebilmekte, gerekeni hissedebilmekte... Onun için yeni iskele binasını yapanın da neden olanların da ellerine, beyinlerine sağlık diyorum. Darısı İstanbul'un diğer baraka iskelelerinin başına!.. İşin sanatsal tarafını tartışmak bizi aşar. Ama sıradan bir vatandaş olarak yeni yapıyı çok beğendiğimi baştan söyleyerek gördüklerimi nakledeyim. Yeni iskele binası ahşap ağırlıklı olarak yapılmış. Ahşapların hepsi vernikli. Yani muhafazasının biraz zor olduğunun altını çizelim. Salonda endirekt aydınlatma var. Kolonlar çini bir bantla süslenmiş. Ayrıca duvarlarda abartısız bir iki çini pano var. Üstte yan tarafta yer alan küçük camlar ise ahşap kafesli... Otomatik olarak açılan sürgü salon camlarında ise klasik ay yıldızlı, çift çıpalı denizyolları amblemi yer alıyor. Yolcu giriş çıkış bölümündeki demirler de yapıyla son derece uyumlu... Demir paraşollarla desteklenen binanın çatısı da sarayın ve sahildeki diğer yapıların çatılarının hatlarını taşıyor. Ardındaki "yanlış hatırlamıyorsam" eski reji binasıyla birbirini tamamlar gibi... Reji binası dedim de aklıma geldi. Bu yapı Beşiktaş sahili gibi şehrin en mutena yerlerinden birinde yer alıyor. Koca dev bir bina.
BİNA DEĞİL LEŞ Ama artık bir bina değil bina leşi durumunda. Yıllardır birinci katının kenarına kurulan "o da artık yavaş yavaş dökülmeye başlamış" tahta iskelesi, kırık camları ve parça parça dökülen betonlarıyla modern kente yakışmayacak bir harabe. İnsan geçerken üzerine içerden bir fare atlayacak diye resmen ürküyor... Binanın üzerinde bir emlak yatırım şirketinin plaketi var. İyi kardeşim yapmışsın yatırımını hayırlı olsun. Olsun da her gün binlerce insanın geçtiği bir yerde, koca şehrin ana rıhtımında böyle bir bina nasıl böyle berbat halde bırakılır anlamak mümkün değil... Her şeye karışan büyüğü küçüğü belediyelerimiz ve yetkilileri bunu görmez mi; Böyle durumlarda bir yaptırım yok mudur? İskele derken lafı nerelere getirdik... Biz yine denizimize ve iskele binamıza dönelim. Ben işe gidip gelirken Kadıköy- Beşiktaş hattında her gün bu yeni binayı keyifle kullanıyorum. Tüm İstanbul'a hayırlı olsun..
|