| |
|
|
Madalyonun tek tarafına bakmak..
Efendim Ülker şirketi, basketbol daha hareketlensin, böylece adlarını verdikleri takım halk ve medya tarafından daha fazla ve daha yakından izlensin ve de böylece daha fazla reklam yapıp, daha fazla mal satsınlar diye bir hesabın içine girmiş, Galatasaray ve Beşiktaş da bu tuzağın içine düşmüşler.. Olaylara daracık hiç vizyonsuz açıdan bakar ve görevinizi sadece " Eleştirmek, vurmak, yıkmak, karşı çıkmak" olarak belirlerseniz, Beşiktaş Cola Turka ve Galatasaray Cafe Crown olaylarına aynen böyle bakabilirsiniz.. "Biz bu ülkeden kazandıklarımızın bir kısmını bu ülke gençliğine geri veriyoruz" iddiasını dikkate alanları da saf dillikle suçlayarak.., Diyelim ki öyledir.. Diyelim Ülker'in hiçbir kutsal amacı yoktur. Tek hesabı daha fazla bisküvi, daha fazla çukulata satmaktır.. Peki sizde, onların amacı ne olursa olsun, dönüp de biraz sonuca bakmak yok mudur?. Ülker'in Galatasaray ve Beşiktaş'a verdiği paralar, doğrudan bu ülkenin basketbolüne yapılan yatırımlar değil midir?. Bu paralar sayesinde, nerdeyse ligden çekilme, basketbol şubelerini kapatma ya da bitkisel yaşatma tercihlerinden birine zorlanan iki büyük kulübün tüm seyirci gücü ile salonlara ve ekranlara dönmesi sağlanmıyor mu?.. Yıllardır seyircisi olmayan iki şirket kulübü arasında kilitlenen Türk basketbolüne, Fener, Galatasaray, Beşiktaş ezeli rekabetinin şampiyonluk bazında geri dönmesinin anlamı nedir, zerre düşünüldü mü?.
Şimdi bakın.. Galatasaray'ın Cafe Crown, Beşiktaş'ın Cola Turka olmasına alışacağız. Alışmakla kalmayıp, öteki şirketleri de bir kulüp takımına sahiplenmeye teşvik edeceğiz.. Öyle bir pazar yaratacağız ki, Ülker seneye, belki bu yıl verdiğinin üç misline adını koyabilecek, Galatasaray formasına.. O zaman Türk basketbolü renklenecek, o zaman Türk basketbolü güçlenecek.. O zaman gençler basketbolcü olmaya teşvik edilecekler.. İdealist olmanın anlamı yok. Ülke gerçekleri bu.. Kulüplerin şirketlerle baş edebilmesinin tek yolu, arkalarına başka şirketleri almaları, formalarına onun adı yazmaları.. Ben bu teklifi Galatasaray yenilmez armada olduğu basketbolden yavaş yavaş silinmeye başlarken, 20 yıl önce Alp Yalman'a yapmıştım. Zamanın başkanı "Haklısın" demiş, ama bu devrimci kararı almaya cesaret edememişti, fincancı katırlarını ürkütmemek için. Şimdi ortam biraz daha uygun tabii.. Ama ben gene de Özhan Canaydın ve Yıldırım Demirören yönetimlerini, Türk basketbolüne çok şeyler katacak bu yürekli kararlarından dolayı kutluyorum.. Küme düşme yolundaki bir Galatasaray'a ağlamaktansa, Galatasaray Cafe Crown'u üst düzeyde mücadele ederek izlemeyi de her zaman yeğlerim.. Alışacağız.. Zafere ulaşmak için bazen küçük ödünler vermek gerekir.. Satranç ustaları bilirler.. Gambit derler adına.. Galatasaray ve Beşiktaş'ın basketbol adına verdikleri ödün tam da budur işte.. Alışacağız.. A-lı-şa-ca-ğız!..
|