Sevmedim seni süt oğlan!
Olmadı, ne yaptımsa Cem Davran beni sevmedi... Ben de Ebru Akel'in müşfik kollarına sığındım...
Ayy... Biri anlatsın hemen... Nedir bu normal... Ayy canım sıkılıyor artık... Yoksa ben miyim anormal? Saat 19.00... İkinci Köprü yolunda, beton gibi bir trafiğin içinde bir arkadaşımla delirmek üzereyiz... Belki biliyorsunuzdur, pazar günleri Fatih Altaylı ile otomobil yazıları yazıyoruz. Bu nedenle bu aralar altımda dünyanın en güzel otomobilleri var. Şimdi süslemiş püslenmiş bir şekilde lüks bir otomobil kullanırken, doğal olarak etraftaki insanlar altınızdaki otomobilin sizin olduğunu düşünüyor. Vallahi benim de tek tek yan otomobilleri gezip "Bakın bu çok pahalı ve seksi otomobil bir test aracıdır. Benim gibi sefil birine ait olması için yirmi yıl boyunca hiç para harcamadan çalışmam gerekmektedir" demek gelmiyor içimden. Birkaç günlüğüne kraliçe kıyafeti ödünç almış insan kılığına girmeyi tercih ediyorum. Pencereyi açıp, Türk usulü hareketlerle sol kolumu pencereden çıkarıyor, müziği açıyor ve başlıyorum şarkı söylemeye. Bazen kendimden öyle bir geçiyorum ki, İbrahim Tatlıses ile göbek atarken buluyorum kendimi. Veya acıklı bir Gökhan Kırdar'da gözyaşlarım bir sel olup akabiliyor. (Ancak iri göğüslü olmam yüzünden, damlalar memelerimin üzerinde kalıyor. Gazeteye gidince sabahleyin yemek yeme krizi geçirmiş ve her şeyi üzerine dökmüş şişman kadın görüntüsü sergiliyorum!)
YEMİŞ YEMİŞ ŞİŞMİŞ! İşte ben bu yazının girişini düşünürken sadece iki otomobil kadar ilerleyebildik. Ayşin arkadaşım da şişman. İki şişman -pardon zengin süsü verilmiş şişmangüldür güldür İbrahim Tatlıses dinliyoruz. Ve herkes bize bakıyor. Bir ara denemek için teybi kapatıyorum ama yine herkes bize bakıyor. Herhalde içlerinden: "Allah kocalarına yardım etsin, yemiş yemiş şişmişler" diyorlardır... Otomobilin içinde göbecikler atılıyor... Ama mağrur zenginler olarak kimse ile göz kontağı kurmak yok! Trafikten sağ ayağım tutulmuş halde 'İlk Göz Ağrısı' dizisinin setine vardığımda canım hiç kimse ile 'X-Large Rahşan Gülşan' kılığında geyik yapmak istemiyor. Pahalı bir otomobilde bile olsa iki saat boyunca aç-susuz şarkı söyleyip durmak insanı biraz yoruyor tabii... Dizinin seti beklediğimden çok daha gerçek görünüyor. Sokağı öyle güzel aydınlatmışlar ki, acaba ben de evimi böyle dizi ışıklandırması ile donatsam mı diye içimden geçirmeden edemiyorum. Aha da işte Cem Davran... Evet arkadaşlar gerçek hayatta daha da yakışıklı, daha da ukala, daha da evli... Tamam, X-Large Rahşan moduna geçiyorum. Böyle akıllı ve komik bir adam ile karşı karşıya gelince onu esprilerimle, kendimle barışıklığımla etkilemek havasına giriyorum. Hmm... Diyalog fena değil. Ama adam da kolay lokma değil. Ömer Kavur'un 1979 tarihli 'Yusuf İle Kenan' filminde ilk başrolünü oynamış. En sevdiği işleri çok seyredilmiyor, sevmedikleri reyting rekoru kırıyor. (Tamam bu dizideki rolüne bayılıyor!) Ona Jandarma Mektep Sokak'ta komşu olduğumuzu hatırlatıyorum... Tamam işte, aramızda bir sinerji oluştu. "Çok önemli bir yazar da orada oturuyordu..." diyor. Karizmam sıfır. O yazarı bilmiyorum... Zaten Sayın Davran da fiyakamı hemen söndürüyor: "Ben seni daha tatlı, daha glikozlu bekliyordum. Sevmedim seni!" kendimi 'Şekerpare' filmindeki Kemal Sunal gibi hissediyorum. Şener Şen herkesin içinde "Seni hiç sevmedim süt oğlan, babanı da sevmezdim" diyor. Allahtan kendimi Ebru Akel'in müşfik kollarına atabilirim. O esprilerime gülüyor...
'HÂLÂ MI SEVMİYOR?' Ebru, Cem ve ben setin küçük bir odasındayız. Odanın kapısını kapattığınızda dar gelirli bir evde yaşayan, üzerinde yeşil yeleği ile 'Gelinim Olur musun'u izleyen ve kocasının kahveden gelmesini bekleyen havada bir Ebru Akel ile karşı karşıyasınız. Cem Davran da birazdan sobanın üzerinde kestane pişirecek sanki... Ebru yeşil biber dolması yiyor. Bir ara içeriden bize mandalina getiriyor. Televizyondakinden daha da güzel... Bu arada Cem'e bakıyorum aradan... Hâlâ mı sevmiyor beni? Ebru, "Sen ona bakma, senin elektriğini düşürmeye çalışıyor" diyor, zaten elektrik çarpmışa dönmüşüm. Onların çekimi geliyor. Bu cuma komik bir evlilik sahnesi izleyeceksiniz 'İlk Göz Ağrısı'nda... Eğer kameralar olmasaydı o kadar gerçekti ki her şey... Canım sıkılınca Ebru ile Cem'in fakirhanesine yeşil biber dolması yemeye gitmeyi isteyebilirdim...
|