|
|
|
|
Elindeki çamur hayalleri oldu
Tam 52 yıl boyunca eline çamur almayan emekli öğretmen Fikret Alural, hayatını değiştiren sanatla tesadüfen tanıştı. Eşini beklediği kursun kapısında, zorla eline verilen çamur Alural'ın hayatını değiştirdi.
Emekli öğretmen Fikret Alural, hayatın bazen tesadüflerden de ibaret olabileceğine en güzel örneklerden biri... Çünkü, Alural'ın hayatı emekli olduktan sonra yaşadığı hoş bir sürprizle birden değişti. Tam 52 yaşına kadar eline bir kez bile seramik çamuru almamıştı. Kendisi gibi emekli olan eşi seramik kursuna başladığında, hayatının hiç olmadığı kadar renkli ve sanat dolu geçeceğini bilmiyordu Fikret Alural... Eşini seramik atölyesinin kapısında beklerken, kursun öğretmeni Remzi Köklü, Alural'ın eline zorla bir çamur tutuşturdu ve o ilk denemesinde muhteşem bir eser yarattı. İçinde gizli kalmış yetenek, 52 yaşındayken ortaya çıktı ve Alural'ın vazgeçilmezi oldu. Fikret Alural, artık hayallerinin peşinde koşuyor. Rüyalarında heykeller görüp, yürüyüş yaparken ilham perisini yakalıyor. Sonra da ilk işi tasarımını kağıda döküp, gece gündüz çalışmak oluyor.
TEK İSTEDİĞİ BİR FIRINDI Alural, çamurla ilk karşılaşmasını dün gibi hatırlıyor. Kursun kapısında eşini beklerken seramik öğretmeni yanına gelir, zaman geçirmesi için bir çamur verir. Ne yapacağını bile bilmeden çamura şekil vermeye çalışan Alural, ilk denemesinde öyle muhteşem bir vazo yapar ki, kimse onun profesyonel olmadığına inanmaz. Sanatsal yeteneği ortaya çıkarılan emekli Alural, için artık boş zamanlarını ve hayallerini süsleyecek bir hobisi vardır. Fikret Alural, o günleri şöyle anlatıyor: "Yetenekli olduğum ortaya çıkınca ben de kursa yazıldım. İki ay sonra kurs bittiğinde de çamurdan kopamaz olmuştum. Gecem gündüzüm artık çanak, çömlek yapmakla geçiyordu. Tek istediğim bir fırındı, onu da eserleri Beyaz Saray'ı süsleyen Ahmet Nuray'ın atölyesinde buldum."
SOYUT ÇALIŞMALARA BAŞLADI Alural'ın atölyesinde küçük bir fırını var ve o fırınına sığacak büyüklükte heykeller yapıyor. Kendi kendine geliştirdiği bir teknikle de, eserlerini kalıba almadan şekillendiriyor ve fabrikasyon üretimden uzak, her biri farklı formlarda ve tasarımda özel heykeller yapıyor. Yaptığı eserlerin bir eşi daha yok, zaten kendisi de bir eseri bir daha yapmayı istemiyor. Alural, yaşadığı bir süreci de şöyle anlatıyor: "Ben her sabah bir saat yürüyüş yapırım. Yürüyüşte ve rüyalarımda heykel tasarlarım. Unutmayayım diye de hemen çizerim. Bir eseri tamamlamadan asla içim rahat etmez. Ama heykel oluştuktan sonra bütün heyecanım biter. Yeni bir heykele başlar ve heyecanımı tekrar kazanırım."
YAZIN TAŞTAN, KIŞIN SERAMİKTEN Kışın evinde ve atölyesinde heykelleriyle birlikte yaşayan Fikret Alural, yazları da evinin bahçesini bir açıkhava atölyesine dönüştürerek kayalardan heykel yapıyor. Sanatı kendisine bir hayat tarzı olarak belirledikten sonra ise, kendisini ilginç bir şekilde tanımlıyor. Alural, şöyle diyor: "Seramik benim hastalığım haline geldi. Bir eseri bitiremezsem içim içimi yiyor, o yüzden benim için gece gündüz farketmiyor. Artık o kadar çok eser var ki, bunları başkalarıyla da paylaşmak istiyorum."
NAZLI GÜVEN - HABER MERKEZİ
|
|
|
|
|
|
|
|
|