Beyoğlu'nun En Güzel Abisi... (21)
Annemden sonrasevdiğim tekinsandı Çilem... Niye baksın kibenim gibi çulsuzbir adama...Biz de umudukestik, ekmekderdine düştük...
* Müslim'le konuşmak için sahibi olduğu Neşe Pavyon'a giden Başkomser Nevzat ve yardımcısı Ali'nin dikkatini orada çalışan klarnetçi Sadi'nin boyadığı sakalları çeker. Annesi hasta olan Sadi, Nevzat'ın sorularını yanıtlamak için birkaç gün mühlet ister.
Gİki gün sonra, sabahleyin geldi Sadi. Gözlerinin önündeki mor halkalar, siyaha dönmüştü. Nefesi tütün kokuyordu. Ama yüzünde bir rahatlık vardı. "Annemi toprağa verdim amirim" dedi. "Kendi ellerimle indirdim mezara, üzerini örttüm ve geldim." "Başın sağolsun Sadi" dedim. "Siz sağolun amirim." Bakışları pencerenin dışına kaydı. "Aslında ben annemi yıllar önce toprağa vermiştim amirim. Kız kardeşimi öldürdüğümde." "O bir kazaymış." "Doğru amirim kazaydı. Ama bizim kaza olacak yerde ne işimiz vardı." Derinden bir iç geçirdi. "Gençlik işte, daha kolay para kazanırız sanmıştım. Bizim Elif... Kız kardeşim yani..." Gözleri doldu. "Çok güvenirdi bana... Ben onun kadar güvenmezdim kendime. Ama Elif sanki ona çiçek atıyormuşum gibi korkusuzca dikilirdi savurduğum bıçakların karşısında. Sonra bir gün..." Yanaklarından yaşlar dökülmeye başladı. Elinin tersiyle sildi gözyaşlarını. "Neyse... Zaten biliyorsunuz, niye anlatıyorum ki bunları." Ben sesimi çıkarmadım. Bir süre öylece oturdu, sonra toparlandı. "Evet, Amirim" dedi sakin bir tavırla. "Gelelim asıl meselemize. Çetin'i ben öldürdüm. O gece cep telefonumda Çilem'in numarasını görünce, hemen aradım kızı ama cevap vermiyordu. Çetin'in onun peşinde olduğunu biliyordum. Çok korktum Çilem'e bir şey oldu diye. Annem aldığı ağrı kesici ilacın etkisiyle uyumuştu. Geceleri işten geç geldiğim için yanımda taşıdığım bir falçata vardı, onu alıp fırladım dışarı. Önce Neşe Pavyon'a gittim. Sadece garson Fehmi kalmıştı pavyonda. Çilem'i sordum. Gittiğini söyledi. 'Çetin buradaydı' dedi, 'Kızı tehdit etti. Çilem korku içindeydi. Seni arada ama bulamadı. Tek başına çıktı.' Panik içinde sokaklarda Çilem'i aramaya başladım ama yoktu. Tam evine gitmeye arar vermişken, Çetin'i gördüm. Sokağın ortasında yürüyordu. Hemen yanına yaklaştım. 'Çilem nerede?' diye sordum. Şöyle bir baktı yüzüme; bir böceğe, bir pisliğe bakar gibi. 'Siktir git lan' dedi. 'Çilem nerede?' diye üsteledim. Elinin tersiyle usulca vurdu suratıma. 'Siktir git dedim lan. Bak alırım ayağımın altına.' 'Çilem'in nerede olduğunu söylemezsen gitmem' dedim. Bunun üzerine Çetin, iki eliyle yakamdan kavrayıp beni havaya kaldırdı. 'Çilem'den sana ne lan, çalgıcı parçası?' diyerek beni sarsmaya başladı. 'Sen ne cüretle Çilem'den söz ediyorsun lan? Eceline mi susadın? Geberteyim mi seni şimdi?' 'Gebert lan' dedim, 'Gebertmezsen ben seni geberteceğim çünkü' dedim. Gülmeye başladı. Sinirleri bozulmuştu. Beni yere indirdi, katıla katıla gülmeyi sürdürdü. Bir yandan da 'Sen mi gebertecen lan beni' diye söyleniyordu. İşte o anda gözüm döndü. Falçatamı çekip, hızla arkasına geçtim. Bir kene gibi bindim sırtına. Benim maharetim bıçak atmadadır ama bu kez kesmede kullandık ustalığımızı; Çetin daha ne olup bittiğini bile anlayamadan boydan boya kestim gırtlağını. Ancak, elini boynuna atıp, kanı gördüğünde anlayabildi ne olduğunu. Beni yakalamak için birkaç adım atttı, ama kan o kadar hızlı akıyordu ki, ayakta duramayarak yere yıkıldı. Ben de kaçtım oradan." Bakışlarını öne eğerek sustu Sadi. "Çilem o kadar mı önemliydi senin için?" diye sordum. "Annemden sonra sevdiğim tek insandı. Çocukluğunu bilirdim Çilem'in. Çırpı bacaklı bir kızdı. Asıl ismi Döndü'ydü. Öksüzdü, dayısının yanında kalırdı. Elif'le arkadaş olmuşlardı, bizden çıkmazdı. Sonra birden büyüdü, genç kız oldu. Onu neden sevdiğimi anlamadım." Durdu, merakla yüzüme baktı. "Sahi amirim, bir insan bir insanı neden sever?" "Bilmiyorum Sadi" dedim boynumu bükerek, "Sever işte, nedenine bakmamak lazım." "Haklısınız amirim, ben de öyle sevmişim Çilem'i işte. Sorgusuz, sualsiz, nedensiz. Dayısı ölünce pavyona düştü Çilem. Bizim Dolapdere öyledir işte. Kız biraz parlaksa, kimi kimsesi de yoksa ya pavyona ya kerhaneye... Belki de şansı yaver giderdi. Belki Sibel, Güllü gibi ünlü biri olurdu. Neyse işte, zaten ben bir şey ummuyordum. Çilem niye baksın ki benim gibi çirkin adama. Hem çirkiniz, hem çulsuz. Üstelik abisi sayılırım kızın. Neyse biz umudu kestik... Umutlanmadık desem daha doğru. Lunaparklarda, sirklerde ekmek derdine düştük Elifciğim ile birlikte. Sonra o kaza oldu. Hapse girdik. Bazen keşke hiç çıkmasaydım hapisten diyorum. Ama çıktık, Çilem iş buldu bize Neşe Pavyon'da... Sonrası... Sonrasını biliyorsunuz işte... Aslında gelip teslim olurdum ben ama annem vardı. Bir de Çetin'in öldüğünü duyunca Çilem'in yüzündeki acı... İşte o yüzü görünce cesaret edemedim Çetin'i öldürdüğümü söylemeye. Çünkü Çilem hala seviyordu onu. Eğer Çetin'i öldürdüğümü öğrenirse benden nefret eder diye korktum. Şimdi de edecek tabii. Aşk iyilikten pek anlamıyor amirim. Tersini söylerler ama yalan, aşkın iyilikle bir ilgisi yok amirim, inan bana."
|