|
|
Anneleri birileri çıldırttı ama!..
Son günlerde, kadın dergilerinin en popüler konularından biri: Annelik depresyonuyla nasıl başa çıkarsınız?! Kariyer sahibi, güzel, mutlu kadın, 20'lerinin sonlarına, veya 30'larına gelip, artık çocuk yapmaya karar veriyor. Her şey güzel giderken, çocuk doğar doğmaz kadın, doğru tabirse, kendini kaybediyor! Depresyon, ağlama krizleri, kendini değersiz hissetme, çocuktan nefret etme, şudur budur! Bu kadınların Amerika'daki sözcülüğünü Brooke Shields yapıyor! Hatta bu konuda bir kitap yazmış. Annelik depresyonuyla savaşan annelerin okuması tavsiye ediliyor! İyi mi? Bizim jenerasyonda da gözlemlediğim benzer bir tuhaflık var. Bir önceki kuşak "Çocuk dünyanın en güzel şeyi, yapmazsan olmaz, dünyan değişecek" falan derken, şimdikilerin bir kısmı, "Valla, çok çok istemiyorsan sakın yapma, ben çok zorlandım, bir daha asla" benzeri söylemler içindeler! İtiraf zamanı mı acaba? Yani durum hep böyleydi de, anneler ayıp olmasın diye mi peri masalları anlatıyorlardı! Benim teorim farklıdır. Bizi psikologlar, pedagoglar mahvetti. Eskiden bir annenin çocuğuna "Körolasıca, gözüm görmesin seni! Otur şuraya, terbiyesiz" diye avaz avaz bağırıp terlik atması günlük olaylardan kabul edilirken, şimdi: "Sevgili Superisialican, neden vazoyla futbol oynayarak evin camını kırdığını, bu konuda neler hissettiğini benimle paylaşmak ister misin bebeğim?" gibi bir tavır bekleniyor annelerden! E anacığım bunlar da insan yani! Hem "çimen lekeli çorap" yıka, hem birisinin poposunu temizle, hem de vazoyla cam kırmanın altındaki "hisli duyguları" anlamaya çalış, psikolojik sebepleri masaya yatır, empati kur! Hadi be? Başka? Anneleri siz delirttiniz! Benim görüşüm budur!
|