Global finansal istikrar
Finansal istikrara sadece ulusal taraftan bakılmıyor. Asya krizinden sonra, küresel düzeyde finansal istikrardaki gelişmelerin ve yapısındaki değişimlerin izlenmesine önem verilmeye başlandı. Uluslararası kuruluşlar bu konuyu yakından izliyor, kamuoyunu ve piyasaları aydınlatıcı bilgiler yayınlanıyor. Yapılan son analizler, geçen 5 yılda global istikrarın giderek güçlendiğine işaret ediyor. Özellikle 4 konuda önemli ilerlemeler var . Birincisi, bankaların ve kurumların muhasebe sistemleri şeffaflaştı . Bilançolar gerçeği yansıtır hale geldi. Doğrulara daha yakın bilgileri içeren kayıt sistemleri kuruldu. Bilanço hileleri azaldı.
Döviz rezervleri artıyor İkincisi, finansal krizleri önlemede büyük işlevi olan döviz rezervleri bir çok ülkede beklenenin üzerinde artış gösterdi. Sadece Asya ülkelerinin resmi döviz rezervleri 1.7 trilyon doları geçti. Üçüncü gelişme, uzun vadeli yatırımcı sayısındaki artışta gözlendi. Bu olgu, sıcak paracıların kol gezdiği piyasalar için gerçekten de sağlıklı bir gelişmeye işaret ediyordu. Özellikle, emeklilik sigortası yapan bazı kurumların ellerinde bulunan fon fazlalarını, uzun vadeli finansal araçlara yöneltmeleri bu sonucu doğurdu. Fransa Hükümeti, 50 yıla kadar uzanan bir vade ile borçlanma olanağı buldu. Bu eğilime, şeffaflık artışı ve verilerin daha sağlıklı elde edilişi katkı yapınca, piyasalarda oynaklık (volatilite) azaldı.
Üç risk var Bir başka olumlu gelişme de, Basel II kurallarını uygulamak için sürdürülen çabalarda gözleniyor. Riski azaltacak nitelikteki Basel II düzenlemeleri, eğer programlandığı gibi yürürlüğe konulabilirse, global istikrara önemli katkı yapacak. Buna karşılık üç noktada risk var . Birincisi, yatırımcıların, herhangi bir nedenle de olsa, görüşlerini değiştirmeleri, ikincisi; ABD ve AB'de uzun vadeli faiz oranlarının düşük düzeyi ve üçüncüsü; ise petrol fiyatlarının artış eğilimi. Global finansal istikrarı bozacak en güçlü hareketin yatırımcıların pozisyon değiştirmesi olduğunu hepimiz biliyoruz. Uzun yıllardan beri gözlenen ABD dolarına yönelen ilgi ve eğilim halen de sürüyor. Çin başta olmak üzere, bu yatırımcılarda oluşabilecek düşünce değişikliğinin global sistemi riske sokacağı kesin. Dolar ve euro cinsinden ihraç edilen finansal varlıkların uzun vadeli faiz oranlarının düzeyi de bir sorun olarak ortada duruyor. Dün itibariyle , dolara bağlı 10 yıl vadeli tahvilin faizi yüzde 4,36, gecelik faiz oranı ise yüzde 3,75 civarındaydı. Aradaki farkın bu denli düşüklüğüne ilişkin olarak öne sürülen nedenler ise bir çok kimseyi tatmin etmiyor . Bu konuda, global düzeyde tasarruf fazlasının bulunması, enflasyon riskinin düşüklüğü, Asya ülkelerinin süre giden döviz rezerv talepleri, yatırımcıların hisse senedi yerine tahvile yönelmeleri veya ABD'deki işsizlik oranlarının düşüklüğü gibi nedenler ortaya konmasına karşın, denklem hala çözümlenmiş değil. Çözüldüğü taktirde, bekleyişlere bağlı olarak oluşabilecek ani faiz yükselmelerinin istikrarı tehdit edeceğinden korkuluyor. Ayrıca, son yılda önemli yükseliş kaydeden petrol fiyatlarının, orta dönemli olumsuz etkileri de global finansal istikrarı zorladığına kuşku yok. Her şeye rağmen, global finasal istikrar açısından iyi bir dönem yaşadığımız kesin. Yine de dikkatli olmak gerekiyor.
|