Blair'den 'hukukçu' sözü...
Havasından mı, suyundan mı.. Lüksemburg'da yapılan üç AB zirvesi de Türkiye açısından sıkıntılı geçti. İlki, 1988'de yaşandı. Hem de Türkiye'nin AB başvurusunu yaptığı tarihten bir yıl sonra, ilk Ortaklık Konseyi toplantısında. Sorun yine Kıbrıs'tı... Dönemin Yunanistan Dışişleri Bakanı Evangelos Pangalos, Türkiye ile görüşmelere başlanmasını Kıbrıs şartına bağladı. AB'nin dönem başkanı Almanya'nın Dışişleri Bakanı Hans Dietrich Gencher'in krizi çözme uğraşı sonuç vermedi. Türkiye masadan kalktı. İkinci büyük krizin yaşandığı 1997'de de zirve yine Lüksemburg'ta idi. Tam üyelik yolu açılmayınca, Başbakan Mesut Yılmaz AB ile ilişkilerini askıya alıp Ankara'ya döndü. Müzakere Çerçeve Belgesi dolayısıyla iki gündür yaşanan krizin merkezi yine aynıydı. Ancak bu kez ikisinden farklı olarak yola devam kararı çıktı.
AK Parti'deki trafik Bu sürece gelinceye kadar AK Parti Genel Merkezi dün ilginç gelişmelere tanıklık etti. Kızılcahamam kampında aralarında bazı bakanların da bulunduğu partililerin Müzakere Çerçeve Belgesi'ndeki cümleler dolayısıyla sıkıntısı büyüktü. Avusturya'nın "imtiyazlı ortaklık" cümlesini metne yerleştirme çabası ve Rumlar'a NATO üyeliği yolunu açacak madde olduğu sürece Lüksemburg'a gidilmemesi gerektiğinin altı çiziliyordu. Başbakan Erdoğan'ın ve bazı parti yöneticilerinin yaklaşımı ise farklıydı: "Bugün masaya yumruğu vurup kalkarsak bir hafta bize 'aferin' derler. Ekonomi kötüye gitmeye başladığında ise iş tersine döner..."
Blair'in sözleri Çerçeve Belge'deki NATO sorunu daha Ankara'ya varmadan ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın telefonuyla gelen güvence ile aşıldı. Dışişleri Bakanlığı da zaten "NATO'da veto hakkımızı AB Belgesi ortadan kaldırmaz" görüşünü iletmişti. Buna rağmen belgeye bunu garanti altına alacak bir cümle eklenmesi şartı koşuldu. AB Komisyonu'ndan gönderilecek bir mektupla NATO konusunun garanti altına alınması önerisi kabul görmedi. Neden, 1999'da Helsinki Zirvesi sırasında Kıbrıs konusunda gelen mektubun daha sonra öneminin kalmamasıydı. Sonunda Çerçeve Belge'ye bir cümle yerleştirilmesi kabul edildi. Bu kez Avusturya'nın ısrar ettiği "Tam üyelik dışında alternatif" cümlesi olduğu sürece Lüksemburg'a gidilmeyeceğinin altı çizildi. Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki de "Anlaşma yok" açıklamasında bulundu. Erdoğan'ın odasındaki telefon trafiği de bu açıklamayla hız kazandı. Önce, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso aradı. Avusturya'yı ikna etmek için uğraşlarını aktardı. Ardından arayan AB Dönem Başkanı İngiltere'nin Başbakanı Tony Blair idi. Önce krizi aşmak için gösterdiği çabaları sıralayıp Avusturya'yı ikna ettiklerini bildirdi. Blair, Erdoğan'a şöyle dedi: "Bu noktaya zor geldik. Hırvatistan müzakereye başlayacak. Gelin birlikte başlayın. Eğer başlarsanız her iki taraf (Türkiye-AB) için de iyi olur..." Oxford'da hukuk eğitimi alan ve bir süre avukatlık da yapmış olan Blair bu durumunu anımsatıp ekledi: "Hukukçu olarak söylüyorum, sizi sıkıntıya sokacak hüküm yok..." Blair, Türkiye ile ilgili sürecin dondurulması halinde bir daha ne zaman başlayacağına dikkat çekti: "Türkiye konusu 6 ay sonra gündeme gelir. O zamanki gelişmeleri bugünden bilemeyiz. Gelin şimdi başlatın..." İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi'nin partiyi ziyareti sırasında bazı pürüzler de aşıldı ve Gül'ün Lüksemburg'a gitmesi karara bağlandı. Türkiye 40 yıl sonra önemli bir basamağı daha tırmandı.
|