| |
Schüssel-Sternbach hattında yolculuk
Türk halkının önemli bölümü iki Avusturyalı yüzünden uyumadı. Biz ise deliksiz uyuduk ve düşümüzde Sivastopol'dan Lüksemburg'a bir yolculuk yaptık. Uyanınca da İsmail Cem'i anımsadık: "Çok önemli sandığınız konuların çölde bir kum tanesi olduğunu yıllar sonra anlıyorsunuz.".
Avusturya Başbakanı Wolfgang Schüssel ile bayan Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik, bir ay boyunca yalnız AB'deki muhataplarının değil, Türk halkının da siniriyle epey oynadılar. Önce tam üyeliğe imtiyazlı ortaklık seçeneğini ekletmeye çalıştılar. Sonra tam üyeliği sildirip sadece imtiyazlı ortaklığı müzakerelerin hedefi yapmaya kalkıştılar. Daha sonra işi "Hırvatistan'a kapıyı aç, biz de Türkiye'ye yol verelim" şantajına vardırdılar. Plassnik'in dün gece Lüksemburg'da oyunun son perdesini sahnelediği saatlerde, biz bir başka Avusturyalı'dan yardım istedik. 10 gün önce dünyaya veda eden Leo Sternbach'tan. Sağ olsun (!) geri çevirmedi, kendi buluşu olan "Valium" haplarından birini uzattı. "Yok", dedik, "Bizim için ağır bir sakinleştirici bu." Omuz silkti, elini diğer cebine atıp yine kendi buluşu bir "Librium" verdi. Etkisini çabuk gösterdi, kendimizi geçmişte yolculuk yaparken bulduk. 1856 Paris'i. Kırım savaşı bitmiş. Osmanlı ile müttefikleri İngiltere, Fransa ve Piemont masanın "galipler" tarafında oturuyorlar. Karşıda tek iskemle var. Mağlup Rusya için. Konferans başlamadan önce müttefikleri Osmanlı delegelerine Kırım savaşının tetiklediği yenilikleri anlatıyorlar: * 14 Kasım 1854 gecesi fırtına Sivastopol'de 41 Fransız gemisini batırınca, Urbain Le Verrier'in girişimiyle Avrupa meteoroloji haberleşme sistemi kuruldu. * Yaralıların tedavisinde bilgisizlik ve altyapısızlık yüzünden büyük acılar yaşanınca, Florence Nightingale'in girişimiyle Kızılhaç-Kızılay fikri doğdu. * Kırım Savaşı'nda Piemont ordularına Sardunya'nın da destek vermesinden umutlanan 2'nci Victor Emmanuel, İtalya birliği için düğmeye bastı. * "Hepsi bu değil" dedi biri. "Hatırlıyor musunuz, bir molada Türk askerleri, tabakalarını çıkarıp ince kağıt parçasına tütün sarmaya başladılar. Bizim askerler hayretle seyrettiler. Çünkü onlar kıyılmış tütünü kuru tütün yaprağına sarıyorlardı. Tabii yaprak parçalanıp dağıldığı için beceremiyorlardı. Türk yöntemi kısa sürede Avrupa'ya yayıldı..." O kadarla da kalmadı; Kırım savaşında Türk askerinin verdiği ilhamla, dünyanın en güçlü, en zengin sanayilerinden biri doğdu: Sigara üretimi!
Avrupa ruhunu çağırmak Düşümüzde "Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa uluslar ailesinin üyesidir" diye başlayan Paris Anlaşması'nı okurken, önümüze yeni belgeler bırakıldı: 14 Nisan 1987'de Dışişleri Bakanı Ali Bozer'in Brüksel'de dönem başkanı Belçika Dışişleri Bakanı Leo Tindemans'a verdiği AET'ye tam üyelik başvuru mektubu. Sonra 18 Aralık 1989'da AET'nin bu taleple ilgili raporu. Şöyle deniyordu: "Türkiye, hiç şüphesiz Topluluğa üye olacak. Yine hiç şüphesiz, Topluluk ve Türkiye, ortak bir gelecek inşa edecekler." Alıntılar yaptığımız belgelerde "ruh" diye tanımlanan bu ortak irade, Avrupa'yı ve Türkiye'yi bugünlere taşıdı. Süreci kösteklemeye kalkışanlardan ise parantez içinde ya da dipnotlarında bile söz edilmiyor. 10 yıl sonra benzer bir yazı kaleme almamız nasip olursa, hiç kuşkusuz Schüssel'i de aynı kader bekleyecek. Merkel'i ve Sarkozy'yi de... Hayır, "Librium" etkisinde iyimserlik değil bu; İsmail Cem'in de yakaladığı gerçek: En sert engeller bile, zaman değirmeninde kum tanesine dönüşüyor. Yani, bugün AB sürecinin ne sonu, ne de başı. Irmak denize akmaya devam ediyor. Tüm engelleri aşarak...
|