Anelka kaleye Zafer taca attı!
Kurallar çerçevesinde "hak gaspı" böyle bir şey. Karşındaki güçlü biridir... Ezkaza üstünlük sağlamışsındır... Kuralları uygulamakla yükümlü kişiler bile buna şaşar... Bazen kasten, bazen yanlışlıkla gözleri buğulanır, vicdanları buharlaşır... Birisi topu kaleye eliyle atar... Mert zannetmişsindir; delidir ya öyledir diye varsaymışsındır, lakin oralı olmaz... Hakem yahut hakim golü verir... Bir değil, iki değil, dört hakem gol verir... Güçsüz altüst olur... Hakkı, kurallar dahilinde uçup gider... Ayrım vardır çünkü; "kural hatası" ise maç tekrar, "hakem hatası" ise bir bardak su.
Derdim, futbolda hatanın, hakem hatasının, hakem kastının olmayacağı, ilk defa Konya'da rastlandığı filan değil. (Daha "fanatik" bakanlar, Rize'de Nobre'nin eliyle hazırlayıp kazandırdığı golü de hatırlatıyor, "fazla tesadüf" buluyor.) Şu kadar yılda belki Konya da haksız kazanmış, Fenerbahçe de çok haksızlığa uğramıştırmıdır? Derdim şu: Güçsüz, zayıf olanın, imkanı kısıtlı olanın, belli bir başarı için ötekinden daha zor koşullarda fazla emek harcayıp ter akıtanın uğradığı haksızlık daha büyüktür. Bugüne kadar oynadıkları 13 maçtan 12'sini hep biri kazanmışsa... Diğerinin onu yenebilmesi demek ki olağanüstü şeylere bağlıdır. Yani, Anelka, Alex filancaya karşı "dünya çapında yıldızı" Mısırlı Ahmed Belal olan, yerli yıldızları arasında Fenerbahçe'nin safra saydığı Ceyhun, Erhan, Murat Hacıoğlu bulunan Konya'nın Fenerbahçe'yi kırk yılda bir yenebilmesi için... Zaten anormal şeylerin olması gerekir. Fenerbahçe'nin olağanüstü kötü, Konya'nın olağanüstü iyi oyunu mesela.
İşte zaten objektif, normal, doğal kabul edilen vaziyet bile böyledir: Eşitsiz, adaletsiz, sözde rekabetçi. Kitlenin yoksulunun tezahüratı da, varlıklı ve kudretlilerinin, başbakanının, komutanının, patronunun desteği de tahterevallinin bir tarafına yüklenir... Orası Fener, Cimbom, Kartal olur... Öteki kefeye de misal Konya oturur. Konya'nın ağırlığı ancak, Aykut'un taktiği, Özden'in kurtarışları, Batista'nın koşturması, Yasin'in motivasyonu, Murat'ın deparları, Ceyhun'un şutları iyiyse, çok iyiyse, bütün takım tam anlamıyla eşek gibi koşup didiniyorsa... Ve hakem bu hakkı gasp etmiyor, gasp ettirmiyorsa mümkün olur! 13, 14 maçta tek galibiyet ihtimali ancak böyle doğar. Oradaki çok sayıda oyuncunun, teknik direktörün mesleklerinde fark edilme, dikkat çekme, ilerleme imkanı da böyle doğar. Bir kent halkının, ille güçlüye, FB'ye, GS'ye, BJK'ye yamanmadan, kendi takımını tutarak mutlu olabilme imkanı da öyle. O yüzden, bırakın özel olarak korunmayı; sadece hukuk adil uygulansa yeter. Güçsüzün, yoksulun, ter akıtanın o hakkı bile korunmuyor, tam tersine güçlüler, varlıklılar lehine "kurallar ve piyasa çerçevesinde" zapt ve gasp ediliyorsa... Durumunuza göre, hep Fener-Konya maçı oynuyor... Ya (yanılarak) mert zannettiğim Anelka gibi elle koyuveriyor... Ya da topa çıkan kaleci Özden gibi apışıp kalıyorsunuzdur. Dikkat edin. Genelde "hakem yorumları" da kimden yanadır! Hayat biraz onurlu aksa... Anelka utanacak, hakem Türkalp vicdan azabıyla bu işi bırakacak vesaire. Üzülmeyin, şu da var: Aynı saatlerde, Manisa'da, takımı yenikken gole gitmekte olan Zafer Demiray, rakip Erciyes'in bir oyuncusunun çok geride sakat yattığını görünce durdu, topu taca attı. Rakipleri onu kutladı, öptü; takımı yenilse de, böyle bir şey de oldu. İyi oldu. Zafer, belki Anelka gibi "büyük topçu" sayılmayacak; ama anladık ki, "iyi insan". Siz yine Anelka'ya tapın; Zafer'in kıymeti ne ki!
|