SABAH - Yağdaki büyük tehlike

Şu an 2 Ekim 2005 - Pazar tarihli sabah.com.tr'yi okumaktasınız.
Bugüne ait sabah.com.tr içeriği için tıklayın »

	Yazarlar

	Günün İçinden

	Ekonomi

	Gündem

	Siyaset

	Dünya

	Spor

	Hava Durumu

	Sarı Sayfalar

	Ana Sayfa

	Dosyalar

	Arşiv

	Etkinlikler

	Günaydın

	Televizyon

	Astroloji

	Magazin

	Sağlık

	Cumartesi

	» Aktüel Pazar

	Otomobil

	İşte İnsan

	Sinema

	Turizm Rehberi

	Teknoloji

	Çizerler

Google Arama

	Yağdaki büyük tehlike
	Yağı vermek zorunlu
	Resmi belgeleri yoktu
	Meme Ve Kolon Kanseriyle İlişkili

Yağlar hastalık saçıyor

Çevre ve Orman Bakanlığı'nın "Bitkisel Atık Yağların Kontrolü" yönetmeliğine uymayan pek çok lokanta ve otel aynı kızartma yağını defalarca kullanarak hastalıklara hatta ölüme davetiye çıkartıyor.

Yağdaki büyük tehlike

Lokantaların kullandıkları yağları atmayıp biyodizel yakıt üretimi için yetkili şirketlere vermesi gerekiyor. Ama iddialara göre bu yağlar yemeklerde defalarca kullanılırken ölüm saçıyor.

Çevre ve Orman Bakanlığı'nın 19 Nisan 2005'ta çıkardığı "Bitkisel Atık Yağların Kontrolü" yönetmeliğine göre özellikle büyük lokantalar, yemek üretim şirketleri, oteller ve tatil köylerinde kullanılan yağların doğrudan atılarak çevreye zararlı olmasının önüne geçilmesi hedefleniyordu. Yönetmeliğin yayınlanmasıyla birlikte pek çok firma yağ toplama işine girdi. Toplanan yağların da özellikle biyodizel yakıt üretiminde kullanılması planlanmıştı. Yönetmeliğin yayınlanmasıyla birlikte bakanlıktan izin alıp yağ toplamak için harekete geçen şirketlerden birinin sahibi olan Mustafa Ezici ise ciddi iddialarda bulunuyor; "Yönetmeliğe göre firmaların kullanılmış yağları dökmediklerini ve birilerine verdiklerini kanıtlamaları gerekiyor. Öte yandan bizlere de belge karşılığı bu yağları toplama yetkisi verildi. Böyle bir sistem kuruldu. Ama işin içine girilince kurulan sistem işlemediği gibi kimsenin dikkatini çekmeyen büyük bir tehlikenin yaşandığı ortaya çıktı." Türkiye'de yılda toplanması gereken atık yağ miktarının 350 bin tonu bulması gerektiğini söyleyen Ezici şöyle devam ediyor: "Oysa toplanan yağ miktarı 50 bin tonu bile bulmuyor. Üstelik topladığımız yağlar çok kötü. Bizim biyodizel üretebilmemiz için yağın belli bir kalitede olmassı gerekiyor. Yani en fazla iki üç kere kullanılmış yağı kullanabiliyoruz. Ama

yağ toplamaya başladığımızda gördük ki bize gelen yağlar en az 10-15 kere kullanılmış. Öyle ki artık yağın kendisi kansorejen madde üretir hale gelmiş. Yani sizin anlayacağınız halkımız pek çok yerde yediği kızartmalar, yemekler büyük oranda kanser tehlikesi var." Çevre ve Orman Bakanlığı yetkilileriyse bu konudaki kontrol yetkisinin belediyelere ait olduğunu belirtirken, atık yağların çevre ve insan sağlığına birçok zararı olduğunu belirtiyorlar. Yetkililer kısa sürede okside olabilen atık yağların kanserojen etkileri olduğuna dikkat çekiyor ve şunları söylüyorlar; "Bu yağlar ya sofralarımıza geliyor ya da kanalizasyonlara dökülüyor. Atık yağların kanalizasyonları daralmasına ve tıkanmasına neden oluyor. Bu nedenle belediyeler kanalizasyonlara her yıl milyonlarca dolar harcama yapmak durumunda kalıyor. Ayrıca atık su kirliliklerinin yüzde 25'ini bu yağlar oluşturuyor. Ekolojik dengeyi de bozuyor. Bu yüzden 'Bitkisel Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği"ni hazırladık'. Atık yağların tekrar tüketim zincirine döndüğünü fiili olarak tespit etmediklerini kaydeden yetkililer, "Ama bunların yapıldığını duyuyoruz ve maalesef bu mümkün. Hatta kanserojen etkileri bulunan bu atık yağları zeytinyağı olarak bile yiyebiliyorsunuz. Bu nedenle tüketiciler, markalı ürünleri tercih etmeli" diyorlar.

Pınar ŞENGÜL