| |
|
|
Tek çare genel kurul
Mesele bir maç kaybetmek değil. Dünyanın en büyük takımları da olmadık bir takıma karşı kaybedebilir, elenebilirler. Mesele bir veya birkaç yıl şampiyon olamamak değil. Yüzlerce milyon Avro yatırım yapan Real Madrid, Manchester United, Milan gibi devler de şampiyonlukları kaçırabiliyor, hatta bazen yıllarca şampiyon olamayabiliyorlar. Mesele bir takımın "ufkunu", "ışığını", "inanılırlığını" kaybetmesi. Galatasaray işte bu süreci yaşıyor. Takım ligde lider ama taraftar mutsuz. Yorumculara göre ligin en iyi top oynayan takımı ama taraftar umutsuz. Ve emin olun, önceki akşam Tromso'yu elese bile bu hava değişmeyecekti. Çünkü Galatasaray'ın "ışığı" kayboldu. Yönetimde heyecan yok. Yönetimde olmayınca taraftarda da kalmadı. Oysa bu heyecan karşılıklıdır. İki taraf birbirini etkiler ve heyecanı sürekli artırır. Galatasaray yönetimindeki "heyecan", buzhaneden çıkmış balık kadar. Vakur olmak, heyecansız olmak değildir. Canaydın "Galatasaray'a yakışır vakar içinde olacağım" diyor ama tam aksine "cansız" oluyor. Yönetimi zaten varla yok arası. Hal böyle olunca taraftar "haklı" ama "abartılı" bir tepki içinde. Yönetim ise bu tepkinin nedenini anlamaktan bile aciz. Ve işin en vahimi, Canaydın hala ve her şeye rağmen kendini "başarılı zannediyor." Durumu anlayamıyor, kavrayamıyor. Etrafındaki "yalaka taifesi" de durumu anlatmıyor. O nedenle de devam ediyor. Canaydın, durumun vahametini fark edebiliyor olsa, Galatasaray'ı bir seçime taşımaktan çekinmeyecek kadar Galatasaray'ı sever. Ama olan bitenin farkında değil. Galatasaray'ın tek kurtuluşu var. Bir an önce olağanüstü genel kurula gitmek. Kulüp sahipsiz kalır diye kimse merak etmesin. Birileri çıkıp, o bayrağı alır. Ondan sonrası kolay. İşler o kadar hızlı toparlanır ki, rakiplerimiz bile ne olduğunu anlayamazlar. Evet, bugün Galatasaray'ın bugün ışığı yok ama o ışığı yayacak ateş içerlerde bir yerde hala yanmaya devam ediyor.
|