kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
  » Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Teknoloji
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
'Sessiz devrim yaşandı'

Görev süresi dün biten Türkiye'nin AB Büyükelçisi Murat Sungar "tarihi dönüm noktası"nı SABAH'a yazdı.

"AB, bir amaç değil araçtır"

Her ülkenin tarihinde belli dönüm noktaları ve dönüşüm süreçleri vardır. Ancak bu tarihi fırsatlar her gün doğmadığı için bunların iyi ve zamanında değerlendirilmesi gerekir. Bugün Türkiye ile Avrupa bütünleşmesi arasında 40 yılı aşkın bir süredir devam eden ortaklık ilişkisi çok önemli bir aşamaya gelmiş olup, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine başlaması, Cumhuriyet tarihimizin en önemli dönüm noktalarından biri olacaktır. Türkiye'nin AB üyeliği çağdaş, demokratik, istikrarlı ve dünya barışına aktif katkıda bulunabilen bir ülkenin vatandaşı olma hayalimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu nedenle, AB üyeliği bir dış politika meselesi olmanın çok ötesinde, hepimizin bugününü ve yarınını etkileyecek toplumsal bir dönüşüm sürecidir.

MÜREFFEH ÜLKE ADIMLARI
1999 Helsinki Zirvesi sonrasında Türkiye'de sessiz bir devrim yaşanmıştır. Katılım müzakerelerinin açılması için önşart teşkil eden siyasi kriterlere uyum çerçevesinde gerçekleşen bu sessiz devrimin en önemli yanı, Türkiye'de devlet ve birey arasındaki ilişkinin yeniden tanımlanmış olmasıdır. Bu süreçte, ülkemizde sorumluluklar üzerine kurulu olan "vatandaşlık" kavramı, diğer demokratik ülkelerde olduğu gibi haklar çerçevesinde yeniden düzenlenmektedir. Bu nedenle, günlük yaşantımıza zaman içinde çok daha fazla yansıyacak olan siyasi reform sürecinde atılan her adım, demokratik bir yönetimin vazgeçilmez unsurlarıdır. Türkiye'nin siyasi reform sürecinde göstermiş olduğu kararlılık ve kaydettiği ilerleme, 17 Aralık 2004 tarihli AB Zirvesinde de teyid edilmiş ve katılım müzakerelerinin 3 Ekim 2005 tarihinde başlaması kararlaştırılmıştır. Bu karar, Türkiye-AB ilişkileri açısından şüphesiz kritik önemi haizdir. Ancak, henüz fazla tartışılmamakla birlikte, bu kararın ülkemiz açısından en önemli yanı, müzakere sürecinde gerçekleşecek olan ekonomik ve sosyal dönüşümdür. Siyasi reformların özümsenmesi açısından da çok önemli olan ekonomik ve sosyal reformlar, Türkiye'nin çehresini değiştirecek atılımlardır. Katılım müzakerelerinin ana unsuru olan AB müktesebatının benimsenmesi Türkiye'deki toplumsal hayatı farklı bir boyuta taşıyacak, Türkiye'nin belli standartlar çerçevesinde daha müreffeh bir ülke olmasını sağlayacaktır. AB müktesebatına uyum yönünde atılan ve atılacak adımlar, bugün Türkiye'nin karşılaştığı pek çok sorunun aşılmasında kilit rol oynamakta ve küreselleşen dünyada zaten Türkiye'nin gerçekleştirmesi gereken reformları teşkil etmektedir. Dolayısıyla, AB'ye uyum süreci Türkiye açısından kendi içinde bir amaç olmanın ötesinde çok önemli bir araçtır. Unutmayalım ki, Türkiye'nin son birkaç yıl içinde yaşadığı siyasal dönüşümün arkasındaki en önemli itici güç AB üyeliğidir. Önümüzdeki dönem gerek Türkiye, gerek AB açısından kararlılık ve tutarlılık isteyen zor bir dönem olacaktır. Türkiye'nin AB üyeliği, hem Birlik, hem Türkiye açısından ciddi sorunları da beraberinde getirecek ve gerek Türkiye'de, gerek AB'de bazı kesimler bu sorunları derinleştirmek için ellerinden geleni yapacaklardır. Ancak entegrasyon sürecinin gelişimi incelendiğinde benzer tartışmaların her genişleme sürecinde yaşandığı görülmektedir. İngiltere'nin üyeliğinde de büyük tartışmalar yaşanmış, Merkezi ve Doğu Avrupa ülkeleriyle ilgili genişlemede de, buna benzer gelişmeler vuku bulmuştur. Dolayısıyla böyle bir durum Türkiye'ye özgü değildir.

ÇAĞDAŞ STANDART ÜMİDİ
Avrupa entegrasyonu durağan bir süreç değildir. AB kendi içindeki dengeler ve uluslararası sistemde yaşanan dönüşüm çerçevesinde hem derinleşmeye, hem de genişlemeye çalışmaktadır. Birbirine paralel gelişen bu iki süreç, AB politikalarını sürekli yeniden şekillendirmektedir. Bu nedenle Türkiye'nin, müzakere sürecini AB'deki ve uluslararası sistemdeki gelişmelere paralel olarak çok iyi değerlendirmesi icap etmektedir. Başta Kıbrıs sorunu olmak üzere, siyasi konularda ortaya çıkabilecek engellerin aşılabilmesi halinde, Türkiye'nin bu süreci en etkin şekilde değerlendirmesi ve her alanda çağdaş standartları yakalaması hepimizin ümidi ve beklentisidir.

1 2 3 4 5
 
DİĞER DÜNYA HABERLERİ
 Ya çözüm ya kriz
 Avusturya, iki değişiklik peşinde
 Her şey onun raporuna bağlı
 AB-Türkiye restleşmesine komşuda küfürlü destek
 Hırvatlar: Durumumuz farklı
 Emekli maaşı eksik!
 İsa'yı kumarbaz yaptılar!
 Üçüncü uzay turisti
 Bu örümcek çok yaşlı!
 Her Rus, asker doğmuyor tabii!
Mirası yedi bitirdi
Mirası yedi bitirdi
Canaydın, G.Saray Avrupa'da fırtına gibi eserken 2002'de başkan oldu.
Bunu ancak şampiyonluk affettirebilir
Bunu ancak şampiyonluk affettirebilir
Maç sonrası sinirlerine hakim olamayan takım arkadaşlarını Hakan...
'Gün ola harman ola bunlar da kalkacak'
'Gün ola harman ola bunlar da kalkacak'
Çorum'da açılışlara katılan Başbakan Erdoğan, "Düz lise, meslek...
Unutmayın bunlar hamal değil çocuk!
Yapılan bir araştırmaya göre 1'inci sınıfta okuyan bir öğrenci...
'Hukuksuzluğa zorlanıyoruz'
YÖK Başkanı Prof. Teziç, Erdoğan'ın "Özel üniversite açılmasına izin...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu