Ve tabular yıkıldı
Maçın başlaması hakem düdüğü ile değil, gök gürültüsü ile oldu sanki... 41 bin Fenerbahçeli ciğerlerinde ve bedenlerinde ne varsa boşaltmışlar, sahadaki kahramanlarının arkasında yıkılmaz bir duvar oluşturmuşlardı. Daum, Nobre ile sahaya çıkarak takımına zaten "Hücum" emrini vermişti. Çok dikkatli, çok konsantre, çok istekli ve cesurdular. İlerde baskıyı hemen kuracak, rakibi uzun toplarla oynatacaklardı. PSV'nin tek hücum silahı, iki mızrak ucu; Farfan ve Beasley'in etkisiz kılınması için topun yere inmemesi gerekiyordu. Bu organizasyonun yönetimini herkes üstüne aldı. Rakip sahada top taca çıktığında, tüm futbolcular adamları paylaşıyor, pasların kontrollü kullanılmasını önlüyorlardı. Rakibi küçümsemeden, kendi büyüklüğünü ortaya koyuyordu Fenerbahçe... Üçlü orta sahasının alan daraltıp, hamle zamanlamasını iyi kullanması ile PSV iyice kendi sahasına itildi. Oyunun sıkışacağı belliydi. Çözüm bekleri hücuma sokmak oldu. Maç öncesinde Serkan ve Ümit'in hücum tereddütleri geçireceğini, çünkü önlerindeki oyuncuları kontrol etmeyi düşüneceğini sanıyorduk. Öyle olmadı, tereddüt rakipteydi. Beasley ve Farfan, Ümit ile Serkan'ı kovalamaya başladılar. Fenerbahçe canlı oyunla maça hükmediyor, rakip kaleyi tutan bir şutu olmadığı halde taraftarının alkışıyla yürekleniyordu. Bu çok önemli bir his. Takım kendine, taraftarı da takımına güveniyor. Biliyor ki uğraşıyorlar, iyi şeyler yapmak için zaman bekliyorlar. Maçın içinde mücadele ve keyif var. Yıllar sonra Fenerbahçe iddialı bir rakibini kum torbasına çevirmişti ve elbette bunun şarkısı söylenecekti.
KANA KANA FENERBAHÇE! 40. dakikada Alex'in kornerinde Hesselink kaleciliğe soyununca penaltı geldi. Alex, Milano'daki gibi zımbaladı. PSV'nin işi artık zordu. Hesselink beş dakika beklemeden Selçuk'un beline sarılınca, sahadaki rakip sayısı 10'a indi. İkinci yarı Milan dersleri adlı bölümle başladı. Maçın düsturu "Kontrollü ve garanti oyna" olunca, söz tecrübeye geçer. Risk alması gereken, eksik kalan PSV'ydi. Canlı savunma ve hızlı hücum Fenerbahçe'nin en önemli tecrübesi. Anelkası, Nobre'si ve artık koşmayı beceren Alex'i ile Fenerbahçe'yi 40 metrelik boş alan bekliyordu. Fenerbahçe ceza sahasına yaslandıkça, rakibini kucaklıyor, Alex'in müthiş organizasyonu ile Anelka'nın delici deparları birbirini kovalıyordu. Fenerbahçe tesadüfleri aşarak, kendi planı ile Avrupa tabularını yıktı. Yıllardır bugünleri özlemiş, böyle yazmaya susamışız. Sadece biz değil, oyuncular da susamış. Bu Fener'i kana kana içelim.
|