Gamze- 2
Cumartesi günkü yazımızın başlığı Gamze'ydi. Çok okunduğunu biliyoruz. Aldığımız "olumlu" tepkilerin çokluğundan biliyoruz. Ayrıca, çok okunacağından emindik. Çünkü.. Çok okunsun diye o başlığı atmış ve çok okunsun diye altına bambaşka bir konuyu döşenmiştik. (Güneydoğu sorununda ve işgal altındaki Irak'ta gelinen kritik eşikten ve durumun "vahamet" inden söz eden satırlar vardı o yazının altında..) Evet.. Çok okundu gerçekten de.. Çok konuşuldu.. Maksadımızı anlayanlara ve maksadımıza "eşlik" edenlere teşekkürler.. Bugünkü yazımızın başlığı da "Gamze" dir. Cumartesi günkü yazımızdan hayal kırıklığına uğrayanlar eğer varsa, belki bugün de umduklarını bulamayacaklardır. Üstelik, başlığın altındaki yazı bu kez doğrudan "mâlûm" konuyla ilgilidir. Umduğunu bulamamak bir yana, yazının bugünkü maksadının bazılarının hoşuna gideceğini de sanmıyoruz. Hemen söyleyelim: İş bu yazı "ahlâki bir ikiyüzlülüğü" sona erdirmek için açık bir davettir.
Günlerdir kamuoyunu meşgul eden tartışmaların içeriğine ilişkin bir şey söyleyecek değiliz. Olayın "içyüzü" nü yargı araştırıyor, araştıracak.. Ayrıca.. Ne medyanın olaya ilgisinin, ne de sokaktaki adamın bitmeyen "merak" ının, tarafımızdan "olumsuz" biçimde ya da "yasakçı" bir anlayışla değerlendirilmesini de beklemeyin. Dünyanın her yanında böyle olaylar ilgi çekiyor.. Kimse kendini kandırmasın.. İletişimciler bu ilgiyi, "maraz merakların giderilmesi" diye tanımlıyor. Ölçüyü kaçırmamak kaydıyla, burada bir sorun yok.. "Medya mı ilgiyi yaratıyor, ilgi mi medyayı yönlendiriyor?" soruları; dünyanın her yanında sonu gelmez, "akademik bir tartışma" girdabında cevabını arıyor yıllardır.. Konumuz bu değil.. Bu "akademik" tartışmalar sürerken, yazılı ve görsel medyanın kriteri de tek olmak zorunda işte: Halkın ilgisi.. Ayrıca, medyanın kendi içinde "özeleştiri" mekanizmasını "hiç" çalıştırmadığını kim söylüyor?
Öyleyse "Gamze-2" yazısının konusu ne? Önce soralım ve hatırlatalım: "Mâlûm" görüntülere milyonlarca insan nasıl ulaştı? Bu görüntüleri "klasik medya" nın yayınlamadığını herkes biliyor. Görüntüler "yeni medya" olarak tanımlanan "elektronik ve dijital vadi" den akıp geldi herkesin önüne.. Buraya kadar bunda da sorun yok belki.. Şu "maraz meraklar" meselesi.. Herkes birbirine söylüyor ve bir merak uyanıyor işte.. İyi.. Gördünüz.. Tamam!.. Ama.. Sonra? Aradan bunca zaman geçti.. Bu görüntüler, biliyoruz ki, hâlâ, yüz binlerce insanın bilgisayarında ve belki daha fazla insanın "cep" lerinde duruyor.. Dahası, hâlâ "cepten cebe" dolaştırılıyor. Hâlâ.. Şimdi.. Bu sorunun cevabını herkes kendine vermek zorunda.. Neden? Neden silmediniz? Neden silmiyorsunuz? "Kurban" ın kimliği, adı, sanı, mesleği, geçmişi, geleceği ne olursa olsun, kim olursa olsun; kendi isteği ve bilgisi dışında çekilmiş ve daha da önemlisi kendi isteği ve bilgisi dışında dağıtılmış "mahrem" görüntülerdir söz konusu olan.. Hadi bir kere merak edip bir yerlerden buldunuz, ya da size geldi! Bundan sonrası arkasında kim varsaonunla suç ortaklığına girmez mi? "Ahlâken" sorgulanacak bir "ikiyüzlülük" ten başka ne anlama gelir bu?
Önceki gün de "genç" bir insan öldü.. Ata... "Medya" nın; zirvelere çıkarıp bir anda yere bırakıverdiği genç bir insanın, "alkol sığınağındaki yalnız ölümü" nün sorumlularına dair yine "akademik" tartışmalar yapılacaktır. Yapılıyordur.. Yapılsın.. Lâkin.. O "yarışma" da... Ya da... "Gladyatörler arena" sında milyonlarca "cep" ten ulaşan "Vur, vur!" sesleri de unutulsun mu?
Bir "arınma" gerekiyor mu gerçekten? İyi öyleyse.. Buradan başlayalım: Silin o "kirli" görüntüleri hafızalarınızdan.. Hemen, şimdi.. Yakınınızdakilere de bakın.. Arkadaşınız, dostunuz, tanıdığınız tanımadığınız, o görüntüleri "hâlâ" belleğinde taşıyan varsa; hiç çekinmeden "ahlâki ikiyüzlülük" şamarını vurun yüzüne sözlerinizle! Çuvaldızı önce kendi cebinize batırın!
|