|
|
|
|
|
3 Ekim kurtuldu
|
|
Merkel iktidara gelebilse de 'iç sorunlar'la ilgilenecek... AB müzakerelerini engellemeyecek...
Sonucun rengi: 3 Ekim kurtuldu
arlak güneşli bir günde Berlinliler büyük bir keyifle oylarını kullandı. Sandıktan büyük koalisyon veya daha düşük ihtimalle Sosyal Demokrat-Yeşil-Liberal koalisyonu çıkmışa benziyor. (Yazının geri kalanı seçim sonuçları açıklanmadan yazılmıştır.)
Angela Merkel'in başbakanlığındaki bir Almanya, dış politikada farklı yaklaşımlar benimseyecektir. Konuştuğum bir uzman, Alman-Amerikan ilişkilerinde duygusal Atlantikçilik döneminin sona erdiğini söyledi. Bundan böyle daha pragmatik ve çıkarları ön plana alan bir ilişki kalıbının bulunacağına inanıyor. Gerek partisi içindeki kültürel anti-Amerikancılık, gerekse kamuoyunda Bush yönetimine duyulan öfke nedeniyle Merkel'in de ilişkileri iyiye götürme konusunda frene basarak ilerlemesi bekleniyor. Irak politikasında da bu nedenle kayda değer değişiklik beklenmemeli.
Paris-Moskova ekseni Rusya ile yapısal olarak yakın ilişkiler sürse de Schröder dönemindeki oportünist, Putin ile dayanışmacı siyasetin devam etmesi muhtemelen söz konusu olmayacak. Çeçenistan'daki şiddet, demokrasinin iğdiş edilmesi gibi konularda da Rusya'ya yönelik eleştiri dozunun artması olası. Fransa ile Almanya'nın yakınlığı devam edecek olsa bile Berlin bundan sonra kendini Paris'in stratejik hesaplarına uydurmak istemeyecektir. Alman Marshall Vakfı'nın Berlin yöneticisi Constanze Stelzenmuller, önümüzdeki dönemde Almanya'nın dış politikasında kriz yönetmenin değil stratejik düşüncenin ön plana çıkmasını dilediğini söylüyor. Bu politikanın da yalnız güç dengeleri gözetmeden ibaret olmayıp ahlaki kriterleri de dikkate alması gerektiğini ekliyor. Türkiye konusunun ne şekilde ele alınacağı da büyük ölçüde politikayı belirleyecek stratejik bakışın ne olduğuna bağlı.
Schröder'in gizli notu Schröder'den önceki Hıristiyan Demokrat (CDU) Başbakan Kohl'un dış politika danışmanlarından birisi bana hayli çarpıcı gelen bir bilgi aktardı. Schröder'in geçen yıl içinde çalışma arkadaşlarına bir sirküler göndererek bundan böyle Türkiye'nin AB üyeliği konusunda Chirac'ın arkasına saklanmalarının uygun olacağını belirttiğini söyledi. Eğer durum böyleyse Schröder'in neden Türkiye konusunda bu denli militanca bir kampanya yaptığını sorduğumda ise "600 bin Türk'ün oyları için" diye cevap verdi. Yeşiller partisinden Avrupa Parlamentosu üyesi Cem Özdemir ise Schröder'in iktidarı sırasında Türkiye hakkındaki görüşlerini ciddi şekilde değiştirdiğini söyleyerek bu yoruma pek katılmadığını ima etti. Ancak Sosyal Demokratlar'ın parti tabanının ve partinin önde gelen bazı şahsiyetlerinin Schröder politikasını desteklemediklerini de teyid etti.
Merkel 3 Ekim'i engellemez Seçimden sonra Almanya'nın Türkiye politikasına ne olur? Bu konuyu Almanya'nın Türkiye konusundaki en önde gelen uzmanı Heinz Kramer ile konuştum. Kramer, hangi koalisyon iktidara gelirse gelsin Kızıl-Yeşil hükümetin Türkiye politikasının artık devam etmeyeceğini söyledi. Almanya'nın Türkiye politikası 1999'dan önceki çizgiye dönerken Türkiye-AB üyelik sürecine yönelik bir olumsuzluğun hemen ortaya çıkacağını düşünmüyor. Zaten son günlere kadar Merkel Türkiye konusunu seçim kampanyasında pek işlemedi. İktidara geldikten sonra da çok daha önemli işlerle uğraşması gerekeceğinden 3 Ekim'de müzakereler başlarsa bunu engelleyecek bir tutum da takınmayacaktır. Oy oranını büyük ölçüde Türkler'in desteğine borçlu olan Sosyal Demokratlar'ın Türkiye politikalarını Kramer'in söylediği ölçüde değiştirmeleri herhalde kolay olmayacaktır. Küçük bir azınlık oluşturmakla birlikte, Alman dış politika seçkinleri arasında Türkiye meselesine çok daha stratejik bakanlar da var. Bunların yönlendirdiği bir dış politika anlayışıyla Türkiye'ye bakılması ise Irak'ın geleceği, Türkiye'nin siyasetleri ve Almanya'daki Türk toplumunun ne ölçüde Almanlaştığıyla yakından bağlantılı olacak.
|
|
|
|
|
|
|
|
|