| |
Schröder başkan, Türkler şampiyon...
Galiba zaman geçtikçe, zaman aralıklarını algılama biçimi de farklılaşıyor... "Daha dün oldu" sandığın bir şeyin, çok daha evvellerde cereyan ettiğini görüveriyorsun. Böyle bir olay geçen sabah başıma geldi, Almanya seçimleri ile ilgili olarak "daha dün" yazdığımı sandığım bir yazının 1997'de Power dergisinde çıkmış olduğunu gördüm. O yazıda, bugünkü Almanya'nın ve Schröder devriminin tohumlarını tartışmaya çalışıyordum. Yazı bir alıntıyla başlıyordu: "Amerika'nın önde gelen iktisatçılarından olan Lester Thurow 'Kıran Kırana' adlı kitabının bir yerinde şöyle yazar: 'Komünizmle kapitalizm arasındaki rekabet artık sona erdi, ancak şimdi kapitalizmin iki ayrı biçimi arasındaki yeni bir yarış ufukta göründü. İlk kez Harvard Business School profesörlerinden C. Lodg'un gündeme getirdiği kavramlarla, bireyci Anglo-Sakson İngiliz-Amerikan kapitalizmi, Alman ve Japonlar'ın komüncü kapitalizm anlayışıyla karşı karşıya kalacaktır.' Thurow, 'bireyci kapitalizm' ile 'komünal kapitalizmi' örneklerle tanımlar: 'Amerika ve İngiltere, bireyci değerleri yüceltir; parlak işadamları, Nobel Ödülü sahipleri, ayrıcalıklı ücretler, bireysel sorumluluk, işten atma ve işten ayrılma kolaylığı, kar artışı, şirketler arasında düşmanca birleşmeler ve devralmalar; onların kahramanı yalnız kovboy'dur. Bun karşılık Almanya ve Japonya, komüncü değerleri yüceltir; iş grupları, sosyal sorumluluk, ekip çalışması mutlak sadakat, endüstri stratejileri ve büyümeyi teşvik eden etkin sanayi politikaları. Anglo-Sakson firmaları kar artışını gözetir; Japon şirketleri 'stratejik yarış' diye bilinen oyunu oynarlar. Amerikalılar 'tüketim ekonomisine' inanır, Japonlar 'üretim ekonomisine'...."
Almanya'daki "Komünal" ya da "Sosyal Kapitalizm" ile Amerika ve İngiltere'deki "bireysel kapitalizm" arasındaki yarışı, devreye giren robotların emek ihtiyacını azaltması nedeniyle "bireysel kapitalizm" kazandı... Alman sermayesi mevcut şartlar içinde artık ülkeye yatırım yapmayacağını açıkça söyledi. Almanya değişim sancıları çekmeye koyuldu. Almanya'nın eski başbakanı Helmut Kohl bu değişimin ısınma turlarını başlattıysa da sonunu getirmedi. Zaman akıp gitti... Almanya'daki dönüşümü gerçekleştirmek, derin reformlar yapmak, köklü kararlar almak Schröder'e kaldı... Rekabet gücü ve verimlilik reformları çok hızlı sonuç vermediği için reform süreci zorluklar doğurdu... Almanya çalkantılı bir döneme girdi. Schröder'in sosyal demokrat partisi sürekli oy ve seçim kaybetmeye başladı... Sonunda iş başındaki Sosyal Demokrat-Yeşiller koalisyonu erken seçim kararı aldı. Sağ, mevcut durumdan hareketle öne çıktı. Almanya'da yarın yapılacak seçimlerde Türkiye ve Türk kökenli Almanlar gündemde önemli bir yer tutuyor. Sosyal Demokrat-Yeşil koalisyonu tavizsiz şekilde hem Türkiye'nin, hem de Avrupa'daki Türkler'in AB'ye entegrasyonundan yana... Son günlerdeki düşüşlere rağmen oy oranı artmış gözüken Hıristiyan Demokratlar ise buna daha soğuk... Yapılan yoklamalar Almanya'daki Türk kökenli Alman vatandaşların büyük oranda mevcut koalisyonu destekleyeceklerini gösteriyor... Akılcı olanı da bu, çünkü SchröderFischer koalisyonu bizlerin geleceği açısından hayati bir rol oynuyor, Hıristiyan Demokrat Merkel ise yolumuzu biraz daha engebeli hale getirebilecek çıkışlar yapmakta...
Ancak, hayatın dayatması karşısında Amerikan usulü "bireysel kapitalizmi" savunmak zorunda kalan Schröder sıkı bir Avrupacı sayılırken Merkel siyaseten daha Amerika yanlısı bir politikacı olarak biliniyordu... Merkel'in kazanması halinde politik açıdan Almanya'daki ve dolayısıyla Avrupa'daki Amerikan etkisinin artması bekleniyordu. Ne var ki, Türkiye'nin AB'ye kabulü için ABD çok sıkı bir şekilde lobi yaparken, Merkel'in buna uzak durması garip bir çelişki.. Ya da Merkel ile Trans-atlantik arasında sanıldığı kadar sıcak bir yakınlık yok. Almanya'da oy kullanacak altı yüz bin civarındaki soydaşımız, aslında küresel bir oyunun önemli oyuncuları... Mevcut koalisyonu desteklemeleri halinde, hem Almanya'daki köklü sosyal değişime, hem de Türkiye'nin AB üyeliğine destek vermiş olacaklar... Oraya ekmeklerini kazanmak için giden insanlarımızın "komünal kapitalizme" karşı "bireysel kapitalizmi" inşa eden sol bir koalisyona, işsizlik tehlikesine rağmen biraz da Türkiye sevgisiyle destek vermeleri ise yaşamın trajik bir cilvesi gibi...
|