| |
Baykal'la yararlı bir ufuk turu
CHP lideri Baykal'la SABAH yöneticileri ve yazarları olarak 3 saat ufuk turu yaptık. Gözlemimiz: Baykal bugünler için tedirgin. Hem siyasal gelişmeler ve toplumsal olaylar, hem de AB ile ilişkiler açısından... Buna karşılık yarınlar için iyimser: Yine hem siyasal perspektif, hem de AB süreci açısından...
CHP'nin olağanüstü toplantı talebini Meclis Başkanlığı'na ilettiği saatlerde Baykal'la bir araya geldik. Kişisel olarak son derece yararlandığımız bir görüşme oldu. İzlenimimiz: Baykal konulara hâkim ve fotoğrafın bütününü görüyor. Kaygılarını anlatırken somut bilgi ve verilere dayanıyor. Ayrıca gerçekçi ve soğukkanlı. Örneğin, PKK ve uzantılarının eylemlerinin 3 Ekim'e yönelik provokasyon değil, "Türkiye'yi bir süre daha meşgul edecek sorun" olduğunu söylüyor. AB ile 3 Ekim'de masaya oturulacağından emin, ancak Türkiye'nin çok üstüne gelinirse, "Hükümeti de aşan bir gelişmeyle" sürecin kesilebileceğini de görüyor. Yazımızın birinci sayfadaki bölümünde Baykal'ı bugünler için tedirgin, yarınlar için ise iyimser gördüğümüzü belirttik. Açalım. Önce Baykal bu dönem için neden tedirgin? Çünkü başta terör olmak üzere bir dizi etkenin tetiklediği toplumsal huzursuzluğu "tehlikeli" buluyor. "Sahipsizlik" duygusunun giderek yayılmasından kaygılanıyor. Ama en önemlisi, kendi ifadesiyle, "Hükümetin bu kritik süreci iyi yönetememesinin" toplumsal psikolojinin bozulmasında ciddi payı olduğunu düşünüyor." CHP lideri sık sık tekrarlamak ihtiyacını duyduğu bir uyarıda da bulunuyor: Kürt sorununa yaklaşımda bireysel hak çerçevesi iyi çizilmezse, iş başka zeminlere kayabilir. PKK terörü de zaten o zemine yöneltmek için araç olarak kullanılıyor. Yani terörün arkasında bir "siyasal proje" var. Baykal çerçeveyi de şöyle anlatıyor: Türkiye'de herkes kendi etnik kimliğiyle övünebilir, kendi dilini öğrenebilir, konuşabilir, yazabilir, çocuklarına öğretebilir. Bu en doğal insan hakkıdır. Ancak bireysel insan hak ve özgürlükleri, bir topluluğun, bir etnik grubun taleplerinin aracı haline getirilemez. Kimse "Ana dilde konuşmak yetmez, o dile mensup insanlar, tüm unsurlar bir araya gelmeli ve devleti yeniden yapılandırmalı" diyemez. Ana dile, kültürel haklara evet, Türkiye'nin hukuk ve devlet yapısını etnik temelde yeniden yapılandırma niyetlerine kesinlikle hayır. Baykal, bir yandan PKK ile, bir yandan da Irak'taki parçalanma sürecinin etkisiyle Türkiye'nin işte o tehlikeli yöne götürülmek istendiğini söylüyor ve hükümeti bu tuzakları görememekle suçluyor, "Türkiye'yi yönetenlerin terörle ilgili düşünceleri nedir, tam bilemiyorum. Ciddi kuşkularım var" diyor.
Görecek günler var daha Gelelim ikinci soruya; Baykal yarınlar için neden iyimser? Üç gerekçesi var: 1- Türkiye mezhep kimliğine dayalı siyaseti nasıl aştıysa, etnik kimliğe dayalı siyaseti de mutlaka aşacak. Bölgenin dinamikleri, Türkiye'nin siyasi partileri içinde şekillenmeyi yaygınlaştıracak, kökleştirecek. Bölge halkı etnik kritere göre değil, dünya görüşüne, siyaset anlayışına dayanarak oy kullanacak, aday olacak. Tıpkı 1973 ve 1977 seçimlerinde olduğu gibi, daha önceki seçimlerdeki gibi. 2- AB üyeliği sorunların ateşini düşürecek. Kıbrıs'tan Güneydoğu'ya kadar. Baykal bu umudunu şöyle ifade ediyor: "Bugün karşı karşıya bulunduğumuz sorunların tümünün AB'ye üye olabilirsek çok köklü bir değişim geçireceğini, pek çok konunun yakıcılığının kaybolmaya başlayacağını görüyoruz." 3- Önümüzdeki dönemde farklı bir siyasal yapılanma ortaya çıkacak. Onu da yine Baykal'ın cümleleriyle aktaralım: "Yeni bir iktidar modeli kendini gösterecek. Bu süreç işlemeye başladı. Bir veya birkaç yıl sonra yapılacak seçimde Türkiye bambaşka bir iktidarla karşılaşacak." Ve uzun sohbetimizi "Dileğim, bütün bunların kalıcı düşmanlıklara yol açmadan, kalıcı hasar olmadan gerçekleşmesi" diye noktaladı Baykal. Katılmamak mümkün mü?
|