Gamze...
Aslında "bugünler"de yazmak zor.. Öte yandan.. "En doğrusu"nu sizin söylediğiniz ne malum! Yazarken ne kadar cesur, ne kadar ürkeksiniz? Kaleminiz ak kağıdı yırtarcasına kararlı mı yazarken? Yoksa, titriyor mu sabah yelinde titreşen kavak yaprağı gibi? Herkes her şeyi söyleyebiliyor mu gerçekten? Bir kez daha söyleyelim, yazalım ve soralım ki: Herkes yazılması gereken "asıl" yazıyı yazabiliyor mu? Aslında hep beraber, kuşlar gibi üzerinde dolanmaya devam ediyoruz okyanusların. Dalacak cesaretimiz yok derinlerine.. Böyle..
Amerika Birleşik Devletleri 500 milyar dolar ayırdı bu yıl askeri harcamalara.. Tüm dünyadaki askeri harcamaların yarısı kadar bir rakam. Yani "Dünyanın yarısı bir araya gelse ABD ile baş edemez?" anlamına mı geliyor bu? Öyle olmadığı görülüyor. Irak'ta ölen sivillerin sayısı yüz bin.. Her gün ellişer, yüzer ölmeye, öldürülmeye devam ediyorlar. Amerikan kayıplarının sayısı da iki bin dolayında.. Sancıları gidermek bir yana şimdi kangren olan kolun kesilmesi konuşuluyor. Yani.. Amerika; yeni bir düzen kurmak için girdiği Irak'ı, kanrevan içinde bırakıp çekilebilir yakında.. Kan-revan ve paramparça.. Çekilir mi? Belki evet, belki hayır! Ama bu konuşuluyor.. Dahası.. Saddam'ı devirmekle yanlış yapıldığı da konuşuluyor. Şöyle: "Bir başka 'petrol zengini diktatör' Kaddafi'nin 'iş'i, bombalarla değil, diplomasiyle görüldü. Nükleer silahlanma isteğinden vazgeçti, batıyla yakın siyasi ve ekonomik ilişkilere girdi." Bunu böylece yazıp söyleyenler, ABD'li stratejistler.. "Aynı yaklaşım, ABD'nin eski dostu Saddam'la daha ucuz ve daha güvenilir biçimde gerçekleştirilebilirdi." Bunu böylece yazıp söyleyenler de ABD'li stratejistler.. ABD, askeri harcamalar için 500 milyar dolar; gelişmekte olan ülkelere yardım için 18 milyar dolar harcıyor. Silah, silahı çağırıyor. Açlık da silahı.. Bush'un ABD'si yanlış yapıyor. Clinton'ın ABD'sinin yaptıklarını bozuyor. Dünyanın düzeni bozuluyor.
Bozulunca ne oluyor? Yarın.. Irak mozaiği,bütünüyle tuz-buz olunca ne olur? Türkiye'ye etkisi ne olur? Özenenler, öykünenler olur mu? Oluyor mu? Irak'taki ve başka diyarlardaki gibi "kanlı" ve "sonu belli" maceralara girişmek isteyenler var mıdır? Varsa kim onlara diyecek; Türkiye'nin Irak'tan filan "başka" olduğunu.. Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin, bu coğrafyanın ve yakın tarihin; en önemli ve en mucizevi projesi olduğunu.. Ne yapılırsa yapılsın, bu projeye "bir şey" olmayacağını.. "Laik cumhuriyet"in yıkılıp parçalanamayacağını.. Böyle bir şeyin asla olmayacağını.. Asla olmayacağını.. Kim anlatacak? Bir.. Türkiye'nin hep laik kalacağını.. İki.. Türkiye'nin hiç parçalanmayacağını.. Üç.. Ergeç Avrupalı olacağını.. Kim anlatacak birilerine? "Asıl" yazının, asıl yazıların konusu da burada işte: Bunun böylece anlatılması gereken birileri var ne yazık ki.. Söylenmesi gereken birileri var.. İkna edilmesi gereken birileri var.. Sayıları da az değil.. Artıyor sanki.. Sayılarını kim çoğaltıyor? Bir hastalık var, yayılıyor.. Durum ciddidir! "Asıl" yazılar bunu söylemeli ki; hastalığın teşhisi konulabilmeli cesaretle.. Sonra, çaresi.. Çare; bu coğrafyanın ve yakın tarihin en mucizevi projesine sığınmakta hep birlikte.. Testi kırılmaz ama, çatlayan toprağından kan sızmadan söylenmeli hepsi... Bir de.. Görüldü ki, kimse dünyanın jandarması değil.. Bu da böylece söylenmeli..
Yazının "dikkati çeken" başlığı mı? Yanaktaki gamze de dikkati çekmez mi hemen, başlıktaki gamze gibi? Çekmedi mi sanki?
|