| |
|
|
Soluk soluğa okumak
Bu klişeye sıkça rastlarız: ' Soluk soluğa okuyacaksınız!' Anlatılmak istenen, romanın (ya da yazı dizisinin, vb.) çok heyecan verici olduğudur. Öylesine yoğundur ki bu heyecan, okur kitabı elinden bırakmak istemeyecektir. Merak, şaşkınlık, gerilim kişinin neredeyse nefessiz kalmasına yol açacaktır. ' Soluk soluğa okumak' klişesinin vaadi, yaklaşık olarak budur.Sizi bilmem ama ben bazı cümleleri okurken nefessiz kalırım. Ancak buradaki nefessizlik ' mecazi' anlamda değildir. Gerçekten tıkanırım! Kendinizi şöyle bir yoklarsanız, fark edersiniz: Cümle içinde değil, bir ya da ikiüç kısa cümleyi okuyup bitirdikten sonra tekrar nefes alırız. Peki ya cümle çok uzunsa ne olur? Mesela ünlü bir yazarın son romanından şöyle bir cümle:"Memleketten memlekete, şehirden şehre, lisandan lisana, okuldan okula, kadından kadına dolaşırken karşılaştığı övgüler ve hayranlıkla beslenip büyüyerek içine tüylü bir hayvan gibi yerleşen kendini beğenmişliği, okuduğu bütün kitaplara, aldığı eğitime, bir yanıyla gerçek bir incelmişliği taşımasına, incelikli davranışlara düşkünlüğüne, kıskançlığı küçümsemesine rağmen bir kadının onda küçük de olsa bir eziklik yaratmasına tahammül edemiyordu." 53 kelimeden oluşan bu kallavi cümleyi bir kerede, arada nefes almadan ve elbette anlamını kavrayarak okuyabilen bir Türk var mı acaba? Sizi bilmem ama ben cümleyi bitirdiğimde, 'acaba ne okudum' diye kendi kendime sordum... Ancak iki kere daha okuduktan sonra yazarın demek istediğini kavrayabildim. Burada tuhaflık var. Acaba yazar da mı, bende mi?
|