|
|
|
|
|
|
Elazığ'daki dayak İstanbul'dan duyuldu
Elazığ'ın Yurtbaşı Beldesi Belediye Başkanı Mustafa Ergin ve çiftçi Zabit İşin arasındaki kavga, pankartlarla İstanbul'a taşındı.
Çiftçi Zabit İşin 2000 yılında arazisinin hemen dışına babası adına bir çeşme yaptırdı ve üzerine "Kadir Ağa" yazdırdı. Belediye Başkanı Mustafa Ergin de çeşme ve duvarı, yola taştığı gerekçesiyle yıktırdı. Kara mizahı andıran olaylar böyle başladı. İşin, Başkan ve adamları tarafından dövüldüğünü iddia ederek yüzü, gözü mosmor haldeki fotoğrafının bulunduğu 5 bin afişi ve 200 pankartı İstanbul sokaklarına astırdı. Başkan ise kendini "Tekme attım ama tutturamadım" diye savunuyor. İşte Elazığ'dan İstanbul'a uzanan tuhaf hikaye...
Elazığ'dan İstanbul'a bir dayak öyküsü
Elazığ'ın bir beldesinde atılan dayak İstanbul'da pankartlara konu oldu. Kerpiç bir evin ve duvarın yıkılmasıyla başlayan olaylar bir köylü ile belediye başkanını karşı karşıya getirdi.
Son bir haftadan beri İstanbul'un ana caddelerinde yürüyenler yüzü gözü mosmor olmuş bir adamın fotoğrafını taşıyan afişler ve pankartlarla karşılaşıyor. Kadıköy, Üsküdar, Beyoğlu, Şirinevler gibi semtlerin merkezi yerlerindeki bu pankartlarda Elazığ'ın Yurtbaşı beldesinde yaşayan Zabit İşin'in fotoğrafı ve hemen altında "ELAZIĞ YURTBAŞI BELDESİ AKPARTİ BELEDİYE BAŞKANI OLAN MUSTAFA ERGİN VE KARDEŞLERİ KÖY MEYDANINDA BENİ 4. KEZ BU HALE GETİRMİŞLERDİR" ibaresi ile telefon numaraları yer alıyordu. Biz de bu tuhaf afişlerde duyurulan 1200 kilometre ötedeki dayak iddiasının ayrıntılarını merak ettik ve Elazığ'ın yolunu tuttuk. Elazığ'ın merkeze bağlı köylerinden Yurtbaşı geçimini tarım ve hayvancılıkla karşılayan sakin bir Anadolu beldesi. Köylülerinin tarlada buğday ve pancar ekip biçerek ve köy kahvesinde oturarak zaman geçirdiği Yurtbaşı'nın sükuneti İstanbul'un meydanlarını süsleyen bu afişlerin basılmasına kadar varan olaylarla bozulmuş. Elazığ'a 20 dakika mesafedeki Yurtbaşı'na adım attığımızda ilk işimiz afişlerdeki adam Zabit İşin'i bulmak oluyor. Yüzü şiş ve morluklarla dolu fotoğrafından oldukça farklı, gayet sağlıklı bir görünümle karşımıza çıkıyor. İşin ve iki ay önce evlendiği eşi Ayten bizi evlerinde konuk ediyorlar. Köyde herkesin kendisini suçladığını, kimseden destek görmediğini söyleyen Zabit İşin beş, altı aydır köy kahvesine hiç uğramamış. Çünkü tekrar dayak yemekten korkuyor. Eşi Ayten İşin'in ise evleninceye kadar olanlardan hiç haberi olmamış. Genç adam dayak yediğinde sırf kızlarını kendisine vermekten vazgeçmesinler diye kayınvalidesi ve kayınpederine günlerce görünmemiş. "Peki bu dayak işinin aslı nedir?" diye sorunca 31 yaşındaki bu genç adam anlatmaya başlıyor. Zabit İşin'in iddialarına göre her şey evlerinin yanındaki arsaya 2000 yılında 'Hayır için' çeşme yaptırmaları ve üzerine "Kadir Ağa" diye babalarının ismini yazdırmalarıyla başlıyor: "Çeşmeyi yaptırdıktan sonra bir gün Mustafa Ergin kapıya geldi ve çeşmenin üstündeki yazıyı sökmemi istedi. O zaman daha belediye başkanı değildi. Ben sökmeyeceğimi söyleyince 'Namusuma, nikahıma bu çeşmeyi yıktıracağım' diye bağırdı. Belediye başkanı seçildikten bir hafta sonra beni makamına çağırdı. Gittiğimde yine yazıyı sökmemi söyledi. Ben de 'Bizimle uğraşmayın, siz köy için çalışın' deyince de bana bir tekme attı ve beni dağa götürüp öldürmekle tehdit etti." İşin'e, bir insanın durup dururken hayır olsun diye yapılmış bir çeşme yüzünden neden sorun yaratacağını, aralarında daha önce başka bir tatsızlık yaşanıp yaşanmadığını soruyoruz: "Daha önce hiçbir problemimiz yoktu. Karşılaştığımızda selamlaşıyorduk. Kendisi buranın en varlıklısı ve ağanın oğlu olduğu için başka kimsenin güçlenmesini, varlıklı olmasını istemiyor. 'Ağa' lafını ancak onların kullanabileceğini düşünüyor. Herkese hükmetmek istiyor. Biz para kazanıp, güçlenmeye başlayınca bize kafayı taktı. Amacı bizi bu köyden atmak."
KİMSE ŞAHİTLİK YAPMIYOR İşin iddialarına devam ediyor ve olayı duyan belediye başkanının yakınlarının yolunu keserek kendisini hastanelik edene kadar dövdüklerini söylüyor: "Köyde dokuz taksi var, biri de alıp beni Elazığ'a hastaneye götürmedi. Çünkü korkuyorlar. Komşu köyden birinin arabasını durdurup öyle gidebildim hastaneye." İşin'e göre hastaneye kaldırıldığı gün Mustafa Ergin ekiplerini gönderip hem çeşmeyi hem duvarı hem de eski kerpiç evlerini yıkmış. Bu diğer dayakların başlangıcı da olmuş. Kendisine "kafayı taktığını" düşündüğü Ergin'in yönlendirmesiyle kardeşlerinden ve köydeki yandaşlarından iki kez daha dayak yediğini anlatan genç adam jandarmanın şikayetlerini dikkate almadığını, kimsenin de korkudan kendisine şahitlik yapmadığını söylüyor. Çareyi sesini kamuoyuna duyurmakta bulmuş. Kamuoyu oluşturmak deyince akla gelen ilk yer olan İstanbul'un dört bir yanına asılan 5 bin resimli afiş ve 200 bez pankart bu düşünceyle doğmuş. Tabii Mustafa İşin sadece afiş ve pankart bastırmakla kalmamış. Savcılığa, Ak Parti İl Başkanlığı'na, İçişleri başta olmak üzere çeşitli bakanlıklara ve Başbakana birçok şikayet dilekçesi göndermiş. Öyle ki kendisine "Artık daha fazla göndermeyin" şeklinde yorumlanabilecek "Dilekçeleriniz dikkate alınmıştır" diye bir yazı bile gelmiş.
SADECE TEKME ATTIM Zabit İşin'den sonra görüştüğümüz Belediye Başkanı Mustafa Ergin de olanlardan yana dertli. Onun derdi İşin'in yaptığı şikayetler karşılığında savunma vermekten doğru dürüst çalışamamak: "Artık ifade vermekten bıktım, İçişleri Bakanlığı'ndan bile aradılar 'Bu durum ne?' diye. Bu adamın şikayetleriyle uğraşmaktan doğru dürüst çalışamaz oldum." Beldedeki olaylar Yurtbaşı Beldesi'nin ağasının oğlu olan Mustafa Ergin'in geçtiğimiz seçimlerde Ak Parti'den belediye başkanı seçilmesiyle başlıyor. Başkan olduktan sonra, beldedeki hipodromun da kazandırdığı parayla Yurtbaşı'nı güzelleştirmeye karar veren Ergin işe taşlı topraklı köy yolunu düzeltip genişletmekle başlıyor. Tabii yol genişletilmesi söz konusu olunca yol kenarında arsaları bulunan köylülerin de bu arsalarından bir iki metre feragat etmeleri gerekiyor. Karşılığında belediye bu şahısların mağduriyetini karşılıyor. Herkes bu karara uyarken, arsası genişletilecek olan yolun kenarında bulunan Zabit İşin karşı çıkıyor. Mustafa Ergin; "Kendisi arsayla yol arasına bir duvar örmüş ve bu duvar 2 metre 30 santim yola çıkmış. Zaten kerpiç evin ve duvarın bulunduğu araziyi zamanında belediye onlara terk etmiş. Ama yol genişletilmeye başlanınca terk edilen o arazinin bir bölümünün yol için geri alınması gerekti. Tapuda arazinin üstünde kerpiç ev de gözükmüyor. Kanuni hakkımızı kullanarak yola taşan duvarı ve kerpiç evi yıktık" diyerek olayların duvar ve kerpiç evin yıkılmasından doğduğunu anlatıyor. Çeşmeyi yıkmasını ise şöyle açıklıyor: "Onlar yapmadı, o çeşme zaten vardı. Eski çeşmeyi yola doğru taşıyıp üzerine de 'Kadir Ağa Çeşmesi' yazdı. Tek kuruş parası geçmemiş birinin isminin yazılmasına tabii ki izin vermem. Gelsinler kendi paralarıyla yeni bir çeşme yaptırsınlar ben üstüne 'Padişah Kadir Ağa Çesmesi' yazdıracağım." Dayak olayına gelince... Belediye Başkanı makamında kendisine hakaret ettiği için Zabit İşin'e tekme attığını kabul ediyor ama tekmeyi isabet ettiremediğini söylüyor. Tehdit ve dayağı ise kabul etmiyor: "Kardeşlerimin karşısına çıkıp hakaret edip ileri geri konuşmuş. Onlar da dövmüşler doğru, ama benim bunla hiç ilgim yok. Diğer dayak olayları da hep kendisinin karıştığı kavgalar, her şeyi bana mal ediyorlar." Mustafa Ergin, köyde kendisinden başka güçlü ve zengin istemediği iddialarına ise gülüp geçiyor: "Ya benim işim gücüm var, niye insanlarla uğraşayım. Artık ülkede ağalık mı kalmış da ben ağalık taslayayım."
|
|
|
|
|
|
|
|
|