80 yaşında bir çocuk
Politika ve sanatla iç içe geçmiş 80 yılı geride bırakan ünlü Yunan besteci Mikis Theodorakis, düşündüklerini gür bir sesle söylemeye devam ediyor
Ünlü Yunan besteci Mikis Theodorakis'i Türkiye'de ve dünyada tanımayan yoktur... Mikis, hem sanatçı ve hem de siyasi bir kişilik olarak, ne kendi ülkesi içinde ne de başka bir ülkede doğurabileceği tepkilere aldırmadan gür sesini her zaman duyurmayı başarmış ve 80 yaşına rağmen hala da başarmakta... Mikis geçenlerde 80. yaş gününü doğum yeri Girit'te kutladı. 80. yaş günü için düzenlenen, üç gün üç gece süren sanat ve konferans günlerinde Theodorakis her zaman olduğu gibi "çocuklar gibi" şendi. Her zamanki gibi demokratik, açık görüşlü, ilerici, Giritlilere özgü mertlik ve delikanlılık edasıyla kendisini ziyarete gelenleri bir kez daha büyüledi. İkinci Dünya Savaşı'nda Alman işgaline karşı başlatılan direniş operasyonlarında yer aldıktan sonra Yunanistan'da patlak veren iç savaş yıllarında komünist ordularında Atina'nın çevresinden sorumlu çavuş rütbesiyle hizmet veren Theodorakis, savaş yılları ve sonrasındaki askeri yönetimler tarafından birçok kez hapse atılmış ve sınır dışı edilmişti.
YILLAR ONU DEĞİŞTİRMEMİŞ O zor yıllarda bile elinde kağıt kalem, hiç yılmadan çeşitli besteler yazan Theodorakis'i yakından tanıyanlar "Mikis 30 yaşında nasılsa şimdi de öyle" diyor. Yani serinkanlı ancak pamukla demiri keser gibi yaptığı imalı konuşmalarıyla, bestelediği müzik ve her türlü baskı yönetimine karşı yazdığı direniş güfteleriyle hem çocuk ruhunu hem de her türlü haksızlığa karşı içinde yatan "vahşi" ruhu aynen yaşattığını söylüyorlar. Mikis, Yunan direniş müziğinin yanı sıra 1960'larda bestelediği "Zorba" müziğiyle adını dünyaya duyurduysa da son derece mütevazı olduğundan hiçbir zaman ön plana çıkmak için kendisini yormamıştı. Çünkü zaten her zaman ön plandaydı. Ama aldırmıyordu bile... Mikis ile ilk tanışmamız 1980'li yıllardaydı. Cengiz Çandar ile birlikte Atina yakınlarındaki yazlık evine gittiğimizde, bizi kırk yıllık dostlarıymışız gibi karşılaması ikimizi de şaşırtmıştı. Bir ay önce dönemin Fransa Devlet Başkanı Françoise Mitterand'ı ağırladığı yazlık evindeki bahçesinde oturup saatlerce konuşmuştuk. Ana tarafının aslen İstanbullu olduğunu o zaman öğrenmiştik. Kendisinin imal ettiği "Marx" "Lenin" ve "Engels" adını verdiği kırmızı şaraplarının tadına bakarken önümüze meyve tabakları getiren bahçıvanı ile arasındaki demokratik ilişki de şaşırtmıştı bizi. Örneğin Mikis, 1960'larda Kıbrıs'taki Rum çetelerin Türk köylerini basmalarına karşı gösterdiği tepkileri ya da askeri yönetime karşı direniş taktiklerini anlatırken ondan genç olan bahçıvan araya girerek kendisinin de tepki gösterdiği anlatıyor ve Mikis tekrar sözü almak isteyince, "Dur yahu daha sözümü bitirmedim. Bitireyim sen de konuşursun" diye neredeyse onu azarlıyordu.
HER ZAMAN ŞAŞIRTICI Mikis 1980'li yıllarda ve Türk-Yunan ilişkilerinin en kötü dönemlerinde "Türk-Yunan Dostluk Heyetini" kurarak herkesi şaşırtmıştı. Yunanistan'da en fanatik milliyetçiler bile Mikis'i "vatan haini" olarak görmek bir yana aleyhinde tek bir kelime söyleyememişlerdi. Kendisiyle yaptığım mülakatta heyetin amacını sorduğumda bana şunları söylemişti; "Bu amaç benim değil; benim senin herkesin olmalı. Türk ve Yunan siyasetçilerini bir yana bırakmamız şart. Türk kunduracıyla Yunan kunduracı, Türk manav ile Yunan manav, bakkal, kasap, esnaf, gazeteci, taksi şoförü, kısacası genel olarak halklar, birbirini yakından tanımak için temasa geçmelidir. Biz heyet olarak aracı olmaya hazırız..." Mikis, Türk-Yunan yakınlaşması için fazlasıyla çalıştı ve bunu gerek Ankara Devlet Tiyatrosu ile temaslarında gerekse Zülfü Livaneli ile birlikte üst üste verdiği ortak konserlerde kanıtlamıştı.. 1980'li yılların sonunda Yunan Komünist Partisi ve daha sonra Sol İttifak Partisi'nde milletvekilliği yapmışsa da, 1990'lı yıllarda yine kendine özgün bir biçimde büyük bir sürpriz yaptı. "Kızıl Mikis" bu kez sağ eğilimli Yeni Demokrasi Partisi hükümetinin Kültür Bakanlığı önerisini kabul etmekle hemen bütün solcuların şimşeklerini üzerine çekmişti. Amacı, kendisini öne sürerek iç savaş yıllarından bu yana ülkeyi kavuran "sağcı-solcu" ayırımını kaldırmaktı. Mikis, 80. yaş gününde beyazlaşan uzun saçlarına rağmen çocuksu gülümsemesiyle yaptığı konuşmasında kendisinin sıkı bir anti-Amerikancı olduğu yolundaki söylentilerin doğru olmadığını; aslında Amerikan halkına hayran olduğunu, bir gün Ortadoğu'da yaptıklarının ne denli büyük bir hata olduğunun bilincine varıp insanlığı tekrar kurtarmak isteyeceklerine inandığını söyledi. Hayal ettiği Yunanistan'ın bugünkü Yunanistan olmadığını açık bir dille söylerken "Daha değişik bir Yunanistan hayal etmekten hiçbir zaman pişman olmadım ve hayal etmeye de devam edeceğim" sözleriyle konuklara yine "Mikis her zaman çocuk kalacak" dedirtmişti..
|