kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Stelyo Berberakis @ SABAH
 

Naklen Yayında Tören

Türk ve Yunan başbakanlarını buluşturan tarihi Meriç görüşmelerini ancak otel odasında ve televizyondan izleyebildik

Geçen hafta bu köşeye yazdığım yazıda biz yurtdışı muhabirlerine başbakanları izlerken sağlanan kolaylıklardan ya da çektiğimiz zorluklardan söz etmiş, hatta Meriç sınır bölgesinde geçen hafta pazar günü gerçekleşen Türk ve Yunan başbakanlarının görüşmesine akredite edilmememizden yani bu görüşmeyi yakından izleme kolaylıklarının sağlanmamasından kaynaklanan şikayetlerimizi kaleme almaya gayret etmiştim. Bir kere büyük tirajlı bir Türk gazetesinin ve önemli bir haber kanalının Atina muhabiri olarak Meriç'teki Türk ve Yunan başbakanlarının gerçekleştirdiği görüşmeyi izlememe izin verilmemesi yalnız benim müdürlerim tarafından değil, Yunan basınında da yadırgandı. Sabah, Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet gazetelerinin Atina muhabirlerinin Meriç törenlerinden "ekarte" edilmiş olmamızın ardında keşke bir önyargı olsaydı. Ama, yok, değil. Problem bir yıllık Yunan hükümetinin bütünüyle tecrübesizliğinin getirdiği "endişesinden" kaynaklanıyordu. Atina muhabirleri olarak iki kişi, (ben ve Hürriyet muhabiri) başbakanların görüşmesini izlemek için gerekli olan akreditasyon kartlarını almaksızın, -görev icabı- bir uçağa atladığımız gibi bir gün öncesinden Meriç sınırına en yakın Yunan kenti olan Dedeağaç'a (Aleksandroupolis) geldik. Havaalanına iner inmez ertesi gün görüşme törenlerinin yapılacağı Meriç sınırına bir başımıza gitmek üzere bir araba kiraladık.

HAVUZ KAPALI
Vakit daha erkendi. Güneş başımıza geçmek üzereydi. Bir gün sonra erkenden yola çıkmak üzere yerleştiğimiz otelin geniş ve çimli bir bahçesi ve tam ortasında Olimpiyat ebatlarında masmavi su ile dolu geniş bir havuz vardı. Hemen mayoyu giyip havuz başına inmiştik ki otel yetkililerinden "O akşam yapılacak düğün hazırlıkları nedeniyle" havuza giremeyeceğimizi öğrendik. "Peki" deyip birkaç metre ötedeki "Denize girelim bari" diye düşündük. Güneş tenimizi yakmaya başlarken tam denize girmeye karar vermiştim ki etrafımdaki kokuların izleri beni bir lağımın ucuna getirince, üstelik can havliyle mayomu giyerken iç çamaşırımı da çıkartmayı unuttuğum için odama geri döndüm. Arkadaşım ve meslektaşım Yorgo ile o akşam kent merkezine gidip ucuz ve kaliteli olarak ün salan bir balık tavernasını aramaya koyulduk, ama bulamayınca orta halli bir lokantada balığımızı yedik. Ertesi gün bizi çetin bir gün beklediği için "sağa sola bakmadan" ve havuz başındaki düğün şenliğine eşlik eden orkestranın her bir enstrümanının odalarımızın içinde "solo" çalar gibi çıkardığı ses kalabalığına aldırmadan... Kafayı vurup uyuduk. Sabah saat 08.00'de kravat, gömlek kuşandıktan sonra pencereye düşen yağmur tanelerinin iriliği ve şiddeti dikkatimi çekti. Ancak az sonra acı acı çalan telefondaki başka bir meslektaşın sesi daha da mide bulandırıcıydı. Kent merkezine 40 km uzaklıktaki Meriç sınırına giden bütün yollar trafiğe kapatılmıştı. Akreditasyon kartı olmayanlar geri dönmek zorundaydı. Karşı çıkanlar ise polise değil bölgeden sorumlu olan "askerlere" hesap verecekti. Yani iş ciddiye biniyordu, içimden "Gel de şimdi askere laf anlat..." diye mırıldanırken bir yandan da bize akreditasyon kartı vermeyenlere veryansın ediyordum.

TELEVİZYON HABERLERİ
Anlaşılmıştı ki Meriç'e giden bütün yollar kapalıydı ve biz "Atina muhabirleri" olarak Meriç törenlerini izlemek zorundaydık. Durumu, Yunan başbakanlığı basın danışmanını telefonla arayarak bilmem kaçıncı kez "rica" ile karışık bir üslupla anlatmaya çalıştık. Ancak nafile... Bizim Atina muhabirleri olarak Türk değil, Yunan başbakanını izlemek için maaş aldığımızı bilmem kaçıncı kez yine anlatamamıştık. Yapacak bir şey kalmamıştı artık... Ne yalan söyleyeyim tekrar otele dönerek kravat ve gömlekleri yatağın üstüne fırlattık. Meriç Köprüsü'ndeki törenleri ve başbakanların konuşmalarını naklen veren otel odalarındaki TV ekranlarının karşısına geçtik. Bir taraftan not alıyor, diğer taraftan yazıyor, çiziyor, telefonlarla bağlanıyor ve sanki "olay yerindeymişiz gibi" haber geçiyorduk. Durum "gazetecilik" açısından pek iyi değildi. Ama gelgelelim akreditasyon kartlarına sahip olup da Meriç Köprüsü'ndeki törenleri izleyenlerin durumu daha da kötüydü. Bir yandan sağanak yağmur, diğer yandan şiddetli rüzgar, töreni izleyen gazetecilerin şemsiyelerini savuruyor ve not almalarını, hatta olay yerinde hem de sırılsıklam- oldukları halde "haber geçmelerini" engelliyordu. Yağmur dindiği anda tören de bitmişti. Biz otel odalarımızda üstelik kupkuru olduğumuz halde aldığımız notları ve edindiğimiz izlenimlerle birlikte muhabiri olduğumuz gazete ve TV'lere "anında" geçebilmiştik. Bize akreditasyon kartı vermemekle tecrübesizliğini gösteren yeni Yunan hükümet yetkilileri ve başbakanlık basın danışmanları, aslında farkında olmadan bizi büyük bir külfetten kurtarmışlar, işimizi kolaylaştırmışlardı. Ama yine de ben şahsen, Meriç törenlerine yalnız tarihinde "ilk kez" olduğu için değil, kendi işimi doğrudan ilgilendirdiği için sağanak yağmurlar ve şiddetli rüzgarlar bir yana, tipi kar yağışı altında bile olsa oradan ve doğrudan izlemek isterdim.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 20 Temmuz   / 24-07-2005
 Türk Dizileri   / 17-07-2005
 Naklen Yayında Tören   / 10-07-2005
 Başbakanlar Nasıl İzlenir?   / 03-07-2005
 Unutulan Yöntemler   / 26-06-2005
 Yunanlı Türk'e Benzer Mi?   / 12-06-2005
 Kim Anarşist?   / 05-06-2005
 Tazminat Davası   / 29-05-2005
 Öğrencilerin İsyanı   / 15-05-2005
 Ayvalık Ve Midilli Arasında   / 08-05-2005
    Aktüel Pazar Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
MEHMET ALTAN
Hep böyle kal...
Sararmış fotoğrafların yerini cep...
ÖNCEL ÖZİÇER
Sığ sularda eğlence
Futbol maçlarını istisnalar hariç...
REFİK DURBAŞ
Köşe yazısı ve yazarı...
Lisede okurken mesleki düşlerim...
Göz kamaştıran sonbahar
Göz kamaştıran sonbahar
Cezbedici şıklığın göz kamaştırdığı, asil ruhun öne çıktığı bir sokak...
Yeni sezonda iddialı olun
Yeni sezonda iddialı olun
Yeni mevsim, yeni temalar. Stefanel'in 2005 sonbahar kış koleksiyonu,...
Köylü peynirini pazarda satamayacak
Köylümüz evinde yaptığı reçelini peynirini satamayacak. Çünkü yerel artizan...
Türk mutfağının misyonerleri Anadolu'da
Bir an önce mutfak misyonerlerimizin Anadolu'nun dört bir köşesinden kağıda...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.