30 Ağustos şifresi
Önümdeki metin, Da Vinci şifresi gibi. Titiz bir çözümleme gerektiriyor. Hangi cümlenin neden kullanıldığını, ortaya konan vizyonun daha önceki hedeflerden farkını bulmaya çalışıyorsunuz. Daha sonra da hangi kelime ve kavramların metinde olmadığını düşünüyorsunuz Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün 24 Ağustos'ta yaptığı ve son dönemde askerin ağzından çıkan en net açıklama sayılabilecek konuşmadan söz ediyorum. Aradan bir hafta geçmiş olmasına karşın metni tekrar inceleme gereği duyuyorum, çünkü bir yıllık Ankara temsilciliği tecrübemden biliyorum ki, "Askerin meramını en iyi asker anlatır." Neden bunu diyorum? Çünkü ağustos başından beri etrafta asker adına konuştuğunu iddia eden, kah MGK toplantılarını yorumlayan, kah önümüzdeki 6 ayın siyasi takvimini anlatan sayısız sivil var. Özellikle de Ankara'da. Erdal Şafak geçen haftaki bir yazısında "apoletli siviller" ifadesini kullandı. Gerçekten de sayıları çok ve belki de SABAH başyazarının dediği gibi onlar için de "özel bir demokratikleşme paketi çıkarmak gerekiyor." Benim tecrübem, asker adına konuşan sivillerin zaman zaman yanıldıkları yolunda. Örneğin geçen haftaki MGK toplantısı öncesi ve sonrasında, içerde ne olduğuna dair o kadar "fantastik" yorumlar dinledik ki, sonunda hepsini bir tarafa bırakarak çareyi elimizdeki en somut şey olan MGK bildirisini rehber almakta seçtik. İyi ki de böyle yapmışız çünkü o yorumların çoğu yanlış çıktı. Ağustos ayı böyle. Yüksek Askeri Şûra'yla başlıyor, devir teslimler, törenler ve sonunda 30 Ağustos derken, bir de bakıyorsunuz ki askere gitmiş kadar olmuşsunuz. Ancak bu ay, aynı zamanda komuta kademesinin çeşitli vesilelerle topluma doğrudan seslendiği, tören ve merasimler vesilesiyle doğrudan mesaj verdiği ay. Bu yüzden de yapılan konuşmaları tekrar tekrar analiz etmek gerekiyor. Bu ay çeşitli vesilelerle, komutan ve üst düzey devlet görevlileriyle sohbet etme imkanım oldu. Anlattıklarından çıkardığım bazı önemli noktalar şunlar: * TSK üst kademesi, 3 Ekim'de müzakerelerin başlamasını önemsiyor, destekliyor; Avrupa Birliği hedefini Atatürk'ün ortaya koyduğu ulusdevlet projesinin doğal bir sonucu olarak görüyor; * Terör konusu aciliyetini korumaya devam ediyor; asker daha fazla koordinasyon istiyor; * Özel sohbetlerde üst düzey komutanların Güneydoğu halkını ve yerel dinamikleri her yönüyle yakından tanıdığını, bölgeye yönelik kamuoyuna hiç yansımayan bir sevgi beslediğini gördüm. Bu sözler "sabun köpüğü" gibi gelebilir sizlere ancak arkasında yatan önemli bir gerçek var. Unutmayın ki TSK üst komuta kademesinin çoğu, NATO veya uluslararası deneyim yanında, Güneydoğu'da görev yaptı. Sokağı, mezrayı, stadyumu, tanıyorlar; o dönemden anıları, dostları, ilkeleri var. Bu yüzden de meseleye basında sanıldığı gibi "doktriner" değil "empati" boyutuyla bakma eğilimi de var. -Ve son nokta da ordunun kendi "transformasyon gücü"ne olan inancı. Org. Özkök, 24 Ağustos konuşmasında TSK'nın Türk ulusunun "toplumsal gelişim ve değişiminde" oynadığı rolden söz ederken, bu modernleştirici dinamizmin yeni hedefleri olduğunu anlatıyor. Yeni hedefler arasında AB var; toplumsal kaynaşma var; yolsuzlukla mücadele ve şeffaflık var ve en acil olarak, terörle mücadele sürecinde etnik farklılıkların toplumda bir ayrışma yaratmasını engelleme gereği var. Devlet, bir süredir toplumda etnik tansiyonun yükseldiğinin farkında. Seferihisar, Maçka, Cunda'daki olayları not etti. Bu yüzden de yeni gerilimler ve mağduriyetler yaratmadan ilerlemek istiyor. Bunun yolu da, farklılıkları göz ardı etmeden ortak paydaları hatırlatmak.
|