| |
Yürürken gördüklerim
Düzenli yürümenin, solunum, dolaşım, boşaltım, sindirim sistemlerinde ve kan tablosunda sağladığı düzenlilik ve sıhhat anlatmakla bitmez. Doktorlarınıza sorabilirsiniz. O da olmazsa bizzat uygulayıp "deneysel" olarak görebilirsiniz.
Ve fakat, sokaklarda 2 saat yürümenin birtakım handikapları da yok değil. Nitekim, Engin Ardıç bütün bunları biliyor olmalı ki, evde kurduğu yürüme aygıtının üzerinde ter atmayı tercih ediyor. Çünkü insan içine karışınca, birtakım "acayip zihniyetler" ile karşılaşma riskine giriyorsun. Sabah 7.00-9.00 arasında yürüdüğünüze göre, o saatlerde binlerce insanın arabalarıyla iş yoluna koyulduğunu bilmeniz gerekiyor. Bu, iş yoluna koyulmak fiili, yeteri kadar gelişmemiş bir grup "sürücü" tarafından çok matah bir olaymış gibi algılanıyor. İşe gidiyoruz lan görmüyor musun? Bir tek sen mi işe gidiyorsun kazma? O zaman 10 dakika erken kaldır poponu da erken çık evinden, arabanın önüne çıkan insanlara biraz daha saygılı olma şansını ver kendine... Ama hayır, adamın kendisine saygısı yok ki, başkasına saygısı olsun.
Bu garip bilinç, eğer yayalara tolerans gösterirse, başkalarına taviz vermiş olduğunu falan zannediyor. Sanırsınız muhteremler analarından altlarındaki arabayla birlikte fırlamışlar. O yüzden arabasına bindiği zaman, bütün yayaları ezilecek bir sinek gibi görüyor. Tabii içten içe, yürüyenleri de kıskanıyorlar. Ulan biz eşek gibi işe gidiyoruz, herif çıkmış sabah sabah yürüyor, ezeyim şunu da görsün gününü...
Diyelim bir otoparktan geçiyorsun, arabalı hanzo da işine gidiyor. Seni yürürken gördü ya, ya gaza basıyor üstüne üstüne geliyor ya da kornaya asılıyor köküne kadar. Çünkü onun otoparkında yürümek yanlış! Peki kendisi o arabaya nasıl binmiş, herhalde evden uçarak çıkmış, otoparkta yürümeden arabasına binmiş!
Bunlar, ışıksız dönemeçleri, kavşakları ve yaya geçitlerini alabildiğine süratle geçiyorlar. Yaya hakları hak getire. Bir yaşlı insan çıkar mı, bir çocuk yola fırlar mı, umurlarında değil. İşe giderken bir de suratlarına bakın... Mahkeme duvarı yanında daha sevimli kalır! Yahu bu kadar bedbin, bu kadar yılgın, bu kadar suratsız, bu kadar nefretle işe gidilir mi? Gidiliyorsa eğer, o işten verim ve üretkenlik alınabilir mi? İşe mi gidiyorsun, kavgaya mı gidiyorsun? Nedir?
Şehirli gibi davranmayı bilenleri ayrı tutarak söylüyorum. Bahsettiğim türden bir kişinin elinden doğru dürüst iş de çıkmaz. Garanti patronunu kazıklıyordur. Son model arabaya kurulmuş, boynuna bir de medeniyet yuları takmış, muhteşem bahar sabahına rağmen, yararlandığı standartları kendisine sağlayan "işine" giderken, başkalarına bu kadar saygısız ve umursamaz olan bir insanın, hasbelkader elde ettiği statüyü hak ettiğini iddia etmek güçtür. Bilmez ki, kabalık ettiği insan belki bir kalp damar cerrahıdır, belki üniversitede bir profesördür, ya kendisi ya da evladı bir şekilde o insana muhtaç duruma düşebilecektir. Ama nerede o anlayış ve izan! Ama yine de söylemeliyim ki, eğer yürüyorsanız, psikolojik sağlığınız da düzene girdiği için, sonuçta bu medeniyetsiz hanzolara bile gülüp geçebiliyorsunuz.
|