|
|
Merkez'in finansal istikrara eğilişi
Merkez Bankası geçtiğimiz hafta ilk "Finansal İstikrar Raporu"nu yayınladı. Önemli bir adımdı. Zira, dünyanın sayılı merkez bankaları yıllar önce bu tür raporlarını kamuoyunun dikkatine sunmaya başlamışlardı. Amaç, finans sisteminin sağlığı konusundaki değerlendirmelerin, kredibilitesi yüksek ve güvenilir kurumlar olan merkez bankalarının görüşünü içerecek şekilde yapılmasıydı. Genelde merkez bankaları, sadece parasal istikrarı hedefleyen kurumlar olarak bilinir. Parasal istikrardan kasıt, düşük düzeyde fiyat istikrarının sağlanmasıdır. Bunda da başarılı olmuşlardır. Oysa, son 30 yılda yaşanan olaylar, sağlıklı bir makroekonomik ortam ve sürdürülebilir bir büyüme oranına erişmek için, sadece parasal istikrarın yeterli olmadığını bize göstermiştir. Bunun yanında finansal istikrar da gereklidir.
Olmazsa olmaz Tanımı konusunda görüş birliği yoksa da, sağlıklı bir finans alt yapısına sahip kurumların, ellerinde bulunan araçlarla sistemde etkin biçimde görev yapması şeklinde anlaşılan finansal istikrar, fiyat istikrarının da "olmazsa olmaz" koşulu haline gelmiştir. Bankalar sağlam olmalı, iyi denetlenmelidir. Hisse senedi ve döviz fiyatları ile faizler sağlıklı bir biçimde oluşmalı, kişilerin kararlarını saptırmamalıdır. Finansal istikrar, krizlerden öte bir konudur. Reel ekonomi ile finans sektörünün beraberce ahenk içinde çalışmasının temel şartı, finansal istikrarın sağlanmasıdır. "Finansal istikrar sağlanmadan fiyat istikrarı da gerçekleştirilemez" gerçeği, merkez bankalarını bu konu üzerine daha fazla eğilmeye zorlamıştır. "Ben sadece fiyat istikrarından sorumluyum" diyen merkez bankası anlayışı yavaş yavaş değişmektedir. Doğrusu da budur. Genelde kabul edilen görüş, finans sisteminin denetim görevini bağımsız bir kuruluşa vermek, diğer konularda ise merkez bankalarının yetki ve sorumluluklarını arttırmak şeklindedir. Bu nedenle, ödemeler sisteminin çalıştırılması, faiz ve döviz kurunda yumuşak hareketlerin sağlanması gibi konuların merkez bankalarının yetkisine bırakılması uygun bir politika önlemidir.
Türkiye'de de durum değişti Türkiye'de yakın zamanlara kadar bunları tartışmak bile lüzumsuzdu. 30 yılı aşkın bir süre parasal istikrarsızlık içinde yaşayıp, % 5060 oranındaki enflasyonu "makul" kabul eden bir sistemde, finansal istikrarsızlık alın yazısı olarak algılandı. Bu nedenle, o dönemlerde Merkez Bankası, stratejisini finansal istikrarsızlığı önleme çerçevesinde geliştirdi. Finansal kurumların denetim görevi kendisine verilmemiş olsa ve bu konuda ilgililerden bilgi alma olanağı bulunmasa bile, finansal istikrarsızlığın krize dönüşmemesi için yıllarca çaba sarf etti. Çıkması önlenen olası finansal krizlerden de dersler alınmadı. Şimdi ise durum değişik. Enflasyon tek haneli düzeylerde. Parasal istikrar konusunda epey mesafe alındı. Dolayısıyla, düşük düzeyde kalıcı bir enflasyonist ortam için, Merkez Bankası'nın finansal istikrara daha çok eğilmesi gerekiyor. Sistem iyi çalışmaz ise, fiyat istikrarının da riske gireceği açık. Bu nedenle, denetim görevini üstlenmiş Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu ile yakın bir işbirliği sürdürmesi ve görüşlerini ilgililere aktarması şart. Merkez Bankası'nın yayınladığı "Finansal İstikrar Raporu", artık işin içine girdiği sinyalini piyasalara ve kamuoyuna vermesi açısından önemli. "Bundan sonra finans sisteminin çalışmasını hem izleyeceğim, hem de bu konulara daha fazla eğileceğim" diyor. Doğru bir yaklaşım. Kendilerini kutluyorum.
|