Petrol faturası 20 milyar $'a dayanıyor
Petrolün varil fiyatı pazartesi günü 62,69 doları gördü. Dün ise bu rakam 64.27 dolara kadar yükseldi. Bu, rekor düzeyde bir fiyattı. Sonuçta, petrol üretip satan ülkeler beklemedikleri kadar para kazanırken, bunların dışında kalan ülkelerin ödedikleri fatura giderek ağırlaşmaya başladı. Türkiye de bundan payına düşeni alıyor. Yapılan öngörüler, bu yıl ithal ettiğimiz petrolün ödemeler dengesine maliyetinin 20 milyar dolar civarında olacağına işaret ediyor. Çoğumuzun beklemediği bir maliyet karşımıza çıkıyor. Önce şu gerçeği bilmeliyiz: 1979 petrol krizinde oluşan fiyatları 2005 yılına dönüştürüp enflasyonun etkisinden arındırırsak, o tarihlerde en yüksek fiyatın, bugünkü fiyatlarla varil başına 100 dolar civarında olduğunu görürüz. Dolayısıyla, bugünlerde ortaya çıkan 60 dolarlık düzey, hala 1979 fiyatlarının altında. Eğer o yıllardakine benzer bir petrol krizi olsaydı ve petrol tasarrufuna yönelik önlemler alınmasaydı, ödeyeceğimiz fatura da 50 milyar dolara kadar çıkabilirdi. O zaman da işin adı petrol şoku olurdu.
Fiyatlar geçici mi? Şimdi, bu şoku yaşamıyoruz. Fiyat artışlarındaki etkisini de az hissettik. Ancak sorulması gereken sorular şunlar: Acaba bu fiyatlar geçici mi, yoksa kalıcı mı? Daha da yukarı gitme eğilimi var mı? Genelde petrol fiyatlarını arz ve talep koşulları belirliyor. Arz cephesinde sorunlar olmakla beraber, son fiyat artışlarının talepten kaynaklandığı uzmanlarca da kabul ediliyor. ABD'nin ve Çin'in yüksek büyüme hızları, petrole olan taleplerini arttırıyor. Yaz ayları ek talep yaratıyor. Ancak, talep kaynaklı fiyat artışlarının süre ve kalıcılığının daha kısa olduğu dikkate alındığında, eğilimin fiyat azalışı şeklinde ortaya çıkacağı anlaşılıyor. Dolayısıyla, talebi yükselten koşullar azalınca da fiyatların düşeceğini beklemek gerekiyor . Öte yandan, petrol şirketlerinin son yıllarda oluşan anormal kârları, fiyatları etkileyecek önemli bir faktör. Petrol şirketleri bugüne kadar elde ettikleri karları ya dağıttılar, ya da portföy yatırımı yaptılar. Yeni petrol kaynakları bulma ve çıkarma işine girişmediler. Bundan sonra durum değişecek. Artması devam edecek gelirler, yeni petrol arama alanlarına yönelecek. Bunun yarattığı arz artışı ise fiyatları frenleyip, aşağıya çekecek . Fiyatların düşmesini frenleyen unsurların başında, petrol fiyatlarına karşı alınan spekülatif poziyonlar geliyor . Bazı hedge fon yöneticileri yüksek petrol fiyatlarından pozisyon aldılar. Her fiyat artışı bunlara para kazandırıyor. Düşerse zarar edecekler. Adeta kumar oynuyorlar. Bu nedenle, mali piyasalarda fiyatı aşağıya düşürmemek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Demokrasi ve fiyatlar Son zamanlarda dile getirilen bir faktör de, ABD'nin OrtaDoğu'daki demokrasi zorlamalarının fiyatları yukarı çekip, çekmediği. Bu konuda kesin bulgular yok. Ancak, demokrasinin geçerli olmadığı rejimlerde, mevcut düzene karşı hareketler ters etki yapıyor. Fiyatlar artıyor. Bütün bu anlatımlar, petrol fiyatlarını yukarıya iten faktörlerin daha zayıf olduğunu bize gösteriyor. Talep artışının geçiciliği bunun başında geliyor. Beklentiler, fiyatların 50 dolar civarında denge bulacağı noktasında yoğunlaşıyor. Bu da reel anlamda 1979 fiyatlarının yarısı demek. Eğer durum önümüzdeki yıllarda da bu şekilde sürerse Türkiye'nin, yıllık 20 milyar dolarlık faturayı ödemeye devam edeceği de kesin. Her yıl bu tutarda bir tasarrufumuzu petrol ihraç eden ülkelere transfer edeceğiz. 3-5 milyar dolarlık yabancı sermaye çekmeye uğraş veren bir ülke için ağır bir fatura.
|