| |
|
|
Palavra bitecek!
Unutamadığım demeçler vardır. Mesela 1990'ların ikinci yarısında, dönemin Türk-İş Başkanı Bayram Meral'in "Tekel'i satmak, vatanı satmaktır" lafı. Niye böyle demişti Meral? Çünkü işçi temsilcisi olarak rahatı yerindeydi. Lüks otomobillerle dolaşıyor, bürokratlarla, siyasetçilerle 'al takke ver külah' ilişkisine giriyordu. Toplusözleşme döneminde mangalda kül bırakmıyor, sonuçta ekonomik akılcılığın ötesinde zamlar koparıyordu. Özelleştirme ise Meral'in çıkarına uygun değildi. Çünkü eski ilişkileri bozulacak, havası, forsu, avantası kalmayacaktı. Yeni dönemde pabucu dama atılacaktı. Şimdi bir soru: Siz hiç Bayram Meral benzerleri sendikacıların ağzından 'üretime' ve 'tüketiciye' ilişkin bir laf duydunuz mu? Mesela "Biz çok kötü rakı üretiyoruz... Vatandaşa iğrenç şeyler içiriyoruz..." dediler mi? Demediler! Çünkü umurlarında değildi. Sonra ne oldu? İşte gördünüz: Tekel'in içki bölümü özelleştirildi. Piyasa serbestleşti. Mey, Efe ve Burgaz kıyasıya rekabete girdi. Ürünler düzeldi, çeşitlendi. Son haber: Burgaz, 'Istanbleu' adlı votkasını Bulgaristan'a ihraç etmeye başladı! Hani vatan satılacaktı? O palavralar bitti ancak Bayram Meral zihniyetinin direnişi başka sektörlerde sürüyor. Konya'daki Seydişehir Alüminyum Fabrikası özelleştirildi diye sendikanın kışkırttığı işçiler yeni patron Mehmet Cengiz'e direniyor. Cengiz şaşırmış: "Anlamıyorum... İşçi çıkarmak ne kelime, istihdamı ikiye katlayacağız... 5 yıl içinde 110 milyon dolar yatırım yapacağız " diyor, ama kimse dinlemiyor. 'Seydişehir'i alan CE-KA şirketi yöneticilerinin otomobilleri tahrip ediliyor. Çelik-İş Sendikası Seydişehir Şube Başkanı Muharrem Oğuz da "Mücadelemiz sürecek" diyor. Ama boşuna uğraşıyorlar. Önünde sonunda devlet üretimden çekilecek. Savunma, asayiş, denetim, teşvik gibi asıl görevlerini yapacak. Tabii sendikacıların da; işyeri güvenliği, işçilerin sağlığı, eğitilmesi, haksızlıkların giderilmesi, AB'ye uyum yasalarının çıkmasını sağlamak gibi asıl görevlerine dönmesi gerekiyor.
|