Terörün tanımına dair (1)
Hazırlanmış metinle konuşurken anlatmak istediğini tamı tamına eksiksiz fazlasızyansıtabilmek bakımından Genelkurmay Başkanı Özkök'ün şimdiye kadar sergilediği kaliteye büyük saygım var. Beyanları yüzünden nadiren eleştirdiğim Özkök ayaküstü sohbetlerde de soruları cevaplarken yüksek devlet bilinci ile meramını anlatabilmekte ve 'ince ayar' konuşabilmektedir. Ayrıca Özkök'ün demokratik terbiye açısından güven telkin eden duruşunu da Türkiye için önemli bir aşama olarak görmekteyim. Ne var ki saygıdeğer komutanımızın kısa bir süre kullandığı bazı ifadeler, kendilerine biraz daha eleştirel bakmamı ve terör tartışmasını sürdürmemi zorunlu kılıyor. KKTC ile ilgili gecede Özkök, gerek terörün tanımı, gerek ABD ile PKK'ya yönelik işbirliğimiz (!) hakkında sorulan sorulara ayaküstü cevaplar geliştirirken meseleye yönelik 'derin tereddüt' gibi algılanabilecek ifadelerde bulundu... 'Şunun şöyle olması, bunun böyle olması demek değildir' türünden ne yazık ki pek kararlılık yansıtmayan bulmacamsı cevaplar daha da kafa karıştırdı. Gerçi böyle konuşmanın mahrem 'taktik' gerekçeleri olabileceğini anlayış ve saygıyla karşılarım. Fakat gönül isterdi ki Özkök kendi terör tanımını çok kesin biçimde yapsın ve dünyayı bu tanımda uzlaşmaya çağırsın. Şüphesiz tanımdan kastım şimdiye kadarki 'terörün dini, milliyeti olamaz, hangi gerekçeye dayanırsa dayansın terör lanetlenmelidir' türü beylik cümleler değildir. Böyle ifadeler, teröre savaş ilan ederken eşzamanlı olarak çaresizliği de itiraf anlamı taşır. Özkök de bu boş lakırdılara iltifat etmemiş ama var olan evrensel tanıma da sahip çıkmamıştır. Bu tanım İslam'ın özündeki tanımdır: - Hangi amaçla olursa olsun; düşman savaşçıların dışında masum insanlara bilerek zarar vermeyi öngörebilen her eylem terördür. Tevrat'ın ve Kur'an-ı Kerim'in 'bütün insanlığı öldürmek' saydığı cinayet, özellikle ve öncelikle terör eylemidir. İslam dünyasının yaşadığı en derin fitnelerden biri de, terör eylemlerine kutsal kaynaklı gerekçe bulmanın önüne geçilememesidir. Acı ama gerçek; Hazret-i Osman öldürüleli beri birileri bir yerinden kutsala dayandırarak kendince terör ve suikast mantığı geliştirebilmiştir. Şüphesiz Hıristiyanlıkta da benzerleri çıkıp mesela 'kürtaja fetva veren papazları öldürmekte ve İncil'e dayandığını söylemektedir. Ancak orada bu sivrilikler yontularak İslam'a -ötekine- yönlendirilmiştir. Ne var ki bu bizim sorumluluğumuzu ortadan kaldırmıyor. İslam kültürü çerçevesinde 'cihat kurumu'nun sadece fetih ve cihangirlik mekanizması gibi algılanması aşılamamıştır. Daha açıkçası; 'kıyamete kadar baki' cihadın evrensel mantığının 'ölümcül yeni fitneler doğurmadan ve karşı zulüm oluşturmadan zulme karşı direnme' esasına dayandığı öğretilememiştir. Onun için; hem İslam'a, hem de dünyaya karşı 'terörle mücadelenin sağlıklı yöntemi'ni borçlu olan biziz. Bu yolda yürüyebilmek ise, bütün çağların en uzun asrı 'Yirminci Yüzyıl'ın düğmesini doğru iliklemekle mümkün: Öyle bir yüzyıl ki, içine iki değil, üç Dünya Savaşı sığdırdık, hatta dördüncüsünün de temelini attık! Birincisi ve ikincisi herkesin malumu; üçüncüsü ise 'Soğuk Savaş'tır. 1990'lardan sonra da temelini attığımız 'Ilık Savaş' ise dördüncüsü! Bağlantısız geçinenler de dahil dünyanın her köşesinde yaşanan Soğuk Savaş'ta kitleler daha da yoksullaşırken sadece birkaç bin kişiden oluşan küresel kan emiciler hazinelerine hazineler katmışlardır. Bunun su katılmamış bir Dünya Savaşı olduğunu benimseyemeyen her stratejik zeka daha baştan -giyeceği sistematik algı gömleğinin ilk düğmesini yanlış ilikleyerek- çuvallamaya mahkumdur. Bu düğmeyi doğru ilikleyebilenler, yeni yüzyılda da Dünya Savaşı'nın nasıl sürdüğünü okurlar! Ilık Savaş, aslında 'küresel terör' ve 'terörle küresel mücadele' dediğimiz senaryonun öteki adıdır. Büyük güçler nizami ordulardan daha az masraflı olduğu için 'terör örgütü' denen gayrı nizami birlikleri, ya doğrudan veya dolaylı biçimde kullanarak hedefi teslim almaya çalışırlar. Bu da yeryüzünün her karış toprağını muhtemel sıcak çatışma alanı yapar. Ilık Savaş, bu yönüyle Sıcak Savaş'a benzer. Karanlık, dolaylı, dolambaçlı, sinsi çekişmeler içerdiği için Soğuk Savaş'ı andıran 'Ilık Savaş'ın en önemli birliklerini de sivil toplum kuruluşları oluşturmaktadır. Dördüncü Dünya Savaşı bütün hızıyla sürmektedir! Sanki beşincisi ve sonuncusu olarak 'Armagedon'a hazırlanılmaktadır.
|