İkinci çocukluk
İstanbul Oyuncak Müzesi iki ayı geride bıraktı. Geçen zaman içinde, yirmi bine yakın ziyaretçiyi ağırladı oyuncak müzesi. Her ziyaretçi beklemediği güzellikte bir müzeyle karşılaştığını dile getirdi. Oyuncak Müzesi açılış günü olan 23 Nisan'a hazırlanırken Avrupalı gazetecilerin ilgisiyle karşılaşmıştı. Dört saatlik bir ziyaretin ardından Fransız gazeteci şu değerlendirmeyi yapıyordu: "Gördüğüm en güzel oyuncak müzesi" Müzenin kuruluş öyküsünü, oyuncak biriktirme sevdamı, hiçbir karşılık beklemeden, ülkemin insanlarının da bir oyuncak müzesi görme arzusuyla on bir yılımı alan çabamı anlattıktan sonra aynı gazeteci mükafat mı, yoksa hakaret mi olduğuna karar veremediğim şu soruyu yöneltti: "Beyefendi, sizin orjininiz gerçekten Türk mü?" Toplumlar müzelerden geçerek aydınlanırlar. Türkiye neyi bekliyor? Ekonomik yönden refaha kavuştuktan sonra son derece gerilerde kaldığı müzeciliğe önem vermeyi mi? Oysa, önce müzeler kurulur ve o müzelerden geçen bir millet uygar ülkelerin toplu fotoğrafındaki yerini alır. Müzeyi ziyaret edenler arasında Yeni Zelanda elçisi Jan Henderson da var!.. Türk Hava Yolları'nın uçaklarında dağıtılan Skylife dergisinde oyuncak müzesinin haberini gören Henderson, ailesi ve çocuklarıyla birlikte kalktı Ankara'dan İstanbul'a geldi! Sayın elçi, aradan geçen birkaç gün sonra yeni Zelanda'da yapılan bir çiçek dürbününü müzeye armağan olarak gönderme inceliğini de gösterdi. Bizler, Çanakkale'ye yaptıkları ziyaret ve haka dansıyla tanırız Yeni Zelandalıları. Artık, okyanus ötesi dostlarımızın bir başka ünvanı daha var: İstanbul Oyuncak Müzesi'nin uluslararası boyuttaki ilk ziyaretçisi! Şadiye Koç müzeyi ziyaret ederken yanında Hamide Bilgili de vardı. Her ikisi de, eşlerinin yoğun çalışma programlarından dolayı kendileriyle beraber gelemediklerini ama en kısa zamanda müzeyi mutlaka ziyaret edeceklerini ilettiler. Şadiye Koç Kültür Bakanı'nın, Hamide Bilgili ise İstanbul Kültür Müdürü'nün eşleridir. Bu iki duyarlı insanın ziyareti özel müzeciliğin geleceği açısından umut vericiydi. Kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum. Ziyaretçiler arasında çocuk olanlar çok eğlendiler müzede; büyükler ise bir sünger avcısı gibi vurgun yediler! Oyuncak Müzesi'nin derinliği bir yetişkinin yüreğinde daha fazladır. Oyuncaklar karşısında gözyaşı döken bir ziyaretçi görmek şaşırtmıyor artık beni. İşin aslını ararsanız, müzenin açılış günü sona erdiğinde, en yakın dostlarım da yanımdan ayrılınca çok tuhaf hissettim kendimi. Yıllarca rüyalarıma dahi giren bir düşüm gerçekleşmiş, bir çok şair gibi polemiklerle, kıskançlıklarla, dedikodularla uğraşmak yerine bir oyuncak müzesi kurmuştum. Mutlu olmalıydım!.. Ama, dedim ya, tuhaf, çok tuhaf hissettim kendimi, açılış töreninin ardından müzede tek başıma kaldığımda; bir kitabım yayınlanıp okurla buluştuğunda duyduğum yabancılığın çok yoğununu yaşadım o gün. Müzeye gelen her insan bu anlatılmaz ağırlığın bir parçasını aldı benden, yeniden özgürleştirdi, kendimi rahat hissetmemi sağladı. Uzun yıllar hep yüreğimde yaşattığım bir düşün gerçekleşmesi büyük bir soğukluk bırakmıştı geride. Ziyaretçilerin hayranlık dolu bakışlarıyla buzlar eridi, ısındım. Bu duygu yoğunluğunu anlatmamı beklemeyin benden; zor, çok zor anlatabilmek. Yaşayan bilir! Duyarlı insanlar müzeye gelirken, ben de Almanya, Hollanda ve Belçika'da antika oyuncaklar arıyordum. Avrupa kentlerindeki bit pazarlarında antika değerinde bir oyuncak bulmak neredeyse imkansız!.. Oysa, çok değil, üç yıl öncesine kadar bu tür yerlerde 50 yaşını aşmış oyuncaklar bulunabiliyordu. Bu kuraklığın nedeni internetten başka bir şey değildir! Antika oyuncak satıcıları internet sitelerinde müşteri aramaya başladılar. Bu yer değiştirme Türkiye'deki sivil müzecilik açısından çok kötü oldu! Diyeceksiniz ki, nesi kötü, onca yolu gitmek, uçak parası, otel parası vermek yerine gir siteye al oyuncağı!.. Ah! Keşke o kadar kolay olsaydı... Bu tür sitelerden 100 Euro'nun üstünde bir oyuncak satın alırsanız gümrüğe takılıyor. Oyuncağın Türk Standartları Enstitüsü'ne gitmesi ve oradan onay alması şart. Ne var ki, onlarda "kullanılmış eşya muamelesi" yaptıkları oyuncağın ülkeye girişine izin vermiyorlar! Bu saçma sapan uygulamalar ülkemizdeki özel müzeciliğin önündeki en büyük engeldir. Bu konuda Kültür Bakanlığı tıkanmanın önünü açacak yasaları en kısa zamanda çıkarmalıdır. Kusura bakmayın, dertlerimle sıktım sizleri; ama aydınlanın, bilgilenin istedim. Şuracığa müzenin adresini ve telefonunu da yazayım ki, gelmeniz kolay olsun: Ömerpaşa Cad. Dr. Zeki Zeren Sok. Göztepe / İstanbul Tel: 0216 359 45 50-51
|