| |
|
|
Yüksek Askeri Şûra ve demokratik rejim
Bugün başlayacak olan Yüksek Askeri Şûra (Yaş) toplantısı, askerliği meslek olarak seçmiş on binlerce subay için, terfi, atama ve emekliliklerin belirleneceği bir forumdur. Oysa içeride ve dışarıda Türk devlet yapısını sivil demokrasinin sağlığı açısından gözlemleyenler için YAŞ, yarının Türkiye'sindeki "Güçlüler"in belirleneceği bir kapalı devre karar organıdır. Nitekim geçen hafta Adana'da Sanayici ve İşadamları Derneği'nde (ADSİAD konuşan Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Hans-jörg Kretschmer de, "Türkiye'de hâlâ asker yönetimde çok etkin. Bu durum uyum sürecindeki engeller arasında yer alıyor" demedi mi? Ben de askerlik yapmış her Türk erkeği gibi, kışla ortamındaki subaylarla tanıştım, diyaloglara girdim. Gazeteci olarak da en üst rütbedeki komutanları hem muvazzaflıklarında, hem de emekliliklerinde tanımak fırsatını elde ettim. "Bileşik Kaplar" kuralının toplum için de geçerli olduğunu bu vesilelerle yine gördüm. Sivil Türk toplumunda da, askerlerde de, iyiler, akıllılar, bilgililer ve başarılılar yanında iyi olmayanlar, az akıllılar, bilgisizler ve başarısızlar var. Askerler çok iyi eğitim alıyor. Aynı şekilde sivillerin de çok iyi eğitim alanları var. Askerlerin eğitimindeki fark, "Tartışmasızlık" bana göre. Ama askerlik mesleğinde demokrasi olması da herhalde düşünülemez. Aldıkları eğitimden ötürü demokratik politikaya müdahale ettiklerinde veya emekli olarak girdiklerinde pek başarılı olamıyorlar. Çünkü sivil toplumda "İkna", askerlikte ise "Emir" esastır. "Askerin yönetimde etkinliği" meselesine gelince bu bir gerçek. Bunu Atatürk bile bilmiş ve dengeleri hep ona göre gözetmiş. Örneğin İsmet İnönü'yü başbakanlıktan almadan bir gün önce trenle İstanbul'a geliyor. O sırada Trakya'daki manevraları yöneten Genelkurmay Başkanı Mareşal Çakmak'la Dolmabahçe Sarayı'nda görüşüp, İnönü'yü görevden alacağını ona duyuruyor. Ertesi gün trenle Ankara'ya dönüyor. Sonra İstanbul'a gitmek için Ankara Garı'ndan trene binerken, kendisini uğurlamaya gelen İnönü'yü de alıyor vagonuna. Ve o trende İnönü'nün başbakanlığı sona eriyor. Tren Haydarpaşa'ya vardığında İnönü sağlık nedeniyle başbakanlıktan izinlidir (20 Eylül 1937). Atatürk'ün ölümü ertesinde de, İnönü'nün Cumhurbaşkanı olması için Ordu destek vermemiş midir? Bu bilgiler siyasi genlerimizde olduğu için, 1960'tan bu yana yer alan doğrudan ve dolaylı askeri müdahaleleri de "Rejimin gereği" biçiminde kabullenmedik mi? Ama yeni bir süreç var artık rejimin ve toplumun yaşamında. Yani AB'ye üyelik süreci var. Burada askerlerden sadece mesleklerini yapmaları ve siyasete müdahale edecek davranışlardan kaçınmaları bekleniyor. Bunun bir sonucu askerlerin sivillere ve "Seçilmişler"e güvenmeleri olacaktır. Şu anda bir geçiş sürecinde bulunduğumuz için, tabii ki sancılı dönemler yaşanıyor. Ama bu dönemi AK Parti iktidarının da olgunluk içinde geçirdiğini ve askerle gerginlik politikasından kesinlikle kaçınıldığını onaylayarak gözlemliyoruz. Dileriz ilerideki YAŞ'lar, sonuçları sadece askerlik mesleği mensuplarını ilgilendirecek olağan toplantılar haline dönüşür.
|