|
|
|
|
Arınç: 'Ek protokol konusunda Türkiye'nin yaptığı doğru"
TBMM Başkanı Bülent Arınç, Türkiye'nin, aynı gün yayınlayacağı bir deklarasyonla Kıbrıs konusundaki rezervlerini ve çekincelerini ortaya koyarak ek protokolü imzalamasının doğru ve AB sürecine uygun bir tutum olacağını ifade etti.
Arınç, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve diğer bazı çevrelerin ek protokolün imzalanmasına itiraz etmeleriyle ilgili olarak, ''Bu konudaki tartışmalar bir iç politika malzemesi yapılabilir. Ancak, ölçülü olmak gerektiğini düşünüyorum'' dedi.
Türkiye'nin AB sürecinde pek çok reformu başardığını, Kopenhag
kriterlerini yaşama geçirdiğini ve 17 Aralık zirvesinde de 3 Ekim'de müzakerelere başlama hakkını elde ettiğini ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
'' Bu, 45 yıllık AB serüveninde geldiğimiz en iyi noktadır. Bu noktada da hükümetimizin başarısı kadar, meclisimizin, meclisimizde bulunan siyasi parti ve milletvekillerimiz ile şüphesiz buna destek veren halkımızın başarısıdır.
Şimdi biz bundan yıllar önce imzalanmış olan katma protokole 1 Mayıs 2004'te AB üyeliğini elde etmiş ülkeleri de içerisine katmak suretiyle artık AB sürecinde hangi ülkelerle müzakerelere başladığımızı doğrudan veya zımnen kabul etme ihtiyacı duyuyoruz. Bu işin doğasında vardır. Çünkü 1 Mayıs 2004'te üye olan ülkelerle AB üyesi 25'e ulaşmıştır. Türkiye'nin onu imzaladığı zaman sayı 10 ise veya 15 ise şimdi 25'e çıkmışsa, el sıkışacağı, muhatap olacağı ülkelerin her birine 'Artık ben de sizin bulunduğunuz AB'ye girmek için müzakerelere başlıyorum' demesi gerekir. Bunun aksini iddia etmek ancak AB'yi tanımamak, bu süreci hiç bilmemek ve yaşamamakla söylenebilir.''
''AB DA TÜRKİYE'Yİ DESTEKLEMEKTEDİR''
TBMM Başkanı Arınç, Türkiye'nin ek protokolü imzalarken bir şeye dikkat ettiğini ifade ederek, şunları kaydetti: ''Bugün Kıbrıs'ta bir bölünmüşlük söz konusudur. Kuzey Kıbrıs'ta bir Türk devleti vardır, Güney Kıbrıs'ta bir Rum kesimi vardır. AB bir yanlışlığı yapmıştır. İçinde toprak ve sınır ihtilafı olan iki ayrı toplumdan teşekkül etmiş olan bir adayı Kıbrıs adıyla AB'ye dahil etmiştir. Türkiye rezervini koymuştur: 'Sizin Kıbrıs dediğiniz şey Güney'deki kesimdir. Ben o kesimi tanımıyorum' Dolayısıyla ben AB'deki muhataplarımı tanımak isterken Güney Kıbrıs Rum kesimiyle ilgili rezervimi, çekincemi de ifade etmek istiyorum. AB de gerek 17 Aralık zirvesinde gerek bugün dönem başkanı olan Blair'in sözleriyle de Türkiye'yi desteklemektedir. Bu katma protokolün imzalanması Rum kesiminin tek başına tanınması anlamına gelmemektedir. Ve sonunda bakıyoruz ki Papadopulos da aynı noktada. O da diyor ki 'Bu rezervi koyduktan sonra bu tanıma anlamına gelmez. Türkiye'nin ayrıca bunu deklarasyonla ifade etmesine de gerek yoktu'.
O zaman Türkiye'nin yaptığı doğrudur. Türkiye'nin yaptığının doğru olduğu sadece Başbakan'ın ifadesiyle değil, dönem başkanının ifadesiyle, 17 Aralık zirvesinin dönem başkanının ifadesiyle ve 17 Aralık zirvesinde resmi kayıtlara geçmiş olan birçok argümanla, evrakla da ortaya konmaktadır. Dolayısıyla Türkiye'nin bu katma protokolü aynı gün yayınlayacağı bir deklarasyonla imzalayarak Brüksel'deki daime temsilcimiz aracılığıyla bu konudaki eksikliği gidermiş olmasının AB sürecine uygun olduğunu düşünüyorum.''
''AB ÇAĞDAŞLAŞMA PROJEMİZ''
Bu konu tartışılırken, iç politika malzemesi yapılırken de biraz ölçülü olmak gerektiğini belirten Bülent Arınç, ''Çünkü AB, bizim bir çağdaşlaşma projemizdir. 45 yıldır takip ettiğimiz bir projedir ve bugüne kadar sol veya sağ iktidarların geri kalmadan takip etmeye çalıştığı bir projedir. Kaldı ki 17 Aralık zirvesine giden yolda parlamentomuz, iktidar ve muhalefetin işbirliğiyle bu reformları başarmıştır. Şimdi bunun yarıda kalmasına veya yeni tartışmaların ortaya çıkmasına yol açabilecek kendi iç politikamızda bir tartışmanın ne kadar yararlı olduğunu siyasetçilerimize bırakıyorum'' dedi.
(AA)
|
|
|
|
|
|
|
|
|