|
|
Erdoğan: Şahin değilim, şefkatliyim.
Başbakan Tayyip Erdoğan'la İngiltere'ye giderken ANA uçağında sohbet etme imkanı bulduk. Başbakan'ın karşısında Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, biraz ilerde Ali Babacan ve yanında Ömer Çelik, aslında Londra yolunda hükümetin konusu, dönem başkanı İngiltere ile yürütülen müzakereler ve önümüzdeki 10 gün içinde imzalanacak uyum protokolünün detayları. Ancak uçaktaki sohbet, daha çok terör ve hükümetin Güneydoğu politikası üzerine. Tayyip Erdoğan'a son dönemde artan biçimde "şahinleştiğini", son demeçlerinde Genelkurmay'ın yeşil ışık yaktığı "kısmi af" (teröre bulaşmayan PKK'lılar için "etkinleştirilmiş pişmanlık") düşüncesine bile soğuk baktığını söylüyoruz. " Ben şahin değilim" diyor sakin bir üslupla . Aynı cümleyi tekrarladıktan sonra Mehmet Akif'in dizelerinden alıntı yapıyor: "Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum ?" "Yumuşak başlıyım ama uysal koyun da değilim." Hükümetin terör ve Kürt meselesi konusunda yeterli açılımı olmadığı görüşüne şiddetle karşı çıkıyor. Başbakan hükümetin Güneydoğu'ya yönelik ekonomik çabalarının sürdüğünü anlatıyor. Önümüzdeki hafta Diyarbakır'da 1156 konutun anahtarını teslim edecek ve birçok okul açacak. Diyarbakır ve bölgeye yeterince gitmediği ya da buraları ihmal ettiği yolundaki imalardan ise düpedüz alınıyor. Tayyip Erdoğan'a göre hükümetin bölgeye yönelik "şefkatli" üslubunda iktidara ilk geldiği günlerden bu yana bir azalma yok . "Siz bilseniz benim ne kadar şefkatli olduğumu. Bakın bugün ne oldu..." Perşembe günü çeşitli okul ve fabrika açılışları için gittiği Çankırı sokaklarında dolaşırken, camdan bakan "iki yaşlı teyze" gördüğünü anlatıyor. Olayı aktarırken, bir anda üst üste İstanbul'da belediye seçimlerini kazanan, insanlara "dokunuşuyla" her camiada taraftar bulan halk adamı oluveriyor yeniden. 74 ve 72 yaşındaki iki yaşlı kadına "Çayınız var mı?" diyerek evlerine daldığını, Çankırı'daki ahşap evin detaylarını uzun uzun anlatıyor. Genelkurmay'ın geçen hafta ortaya attığı 1999'dan sonra PKK'ya katılan ve teröre bulaşmamış gençlere yönelik yeni bir af ya da pişmanlık yasasına sıcak bakmıyor. Daha önceki pişmanlık yasalarının bir sonuç getirmediğini anlatıyor. Yine Genelkurmay brifinginde gündeme gelen yeni bir terörle mücadele koordinasyon merkezi kurulmasına da karşı . "İlle de kurul oluşturmak şart değil. Biz mevcut mekanizmaları işletmekten yanayız. Ayrıca bilimsel bir çalışma başlattık. Terörün nedenleri ve çözüm yolları üzerine" diyor. PKK tarafından öldürülen Hikmet Fidan'la ilgili "Fidan'ın öldürülmesi özellikle oraya gönül verenlerin hassasiyetle üzerinde durması gerek" diyor. Ertesi sabah Londra'da Tony Blair'le kahvaltısında, yine ağırlıklı olarak terör konuşuluyor. Erdoğan Blair'in İslam ve El Kaide terörünü " ayrı tutma " çabalarını defalarca övüyor . Müslümanlara yönelik hassasiyeti nedeniyle Blair'e iyice ısındığı, " Dostum Tony " derken İngiliz Başbakanı'nı gerçekten güvenebileceği bir "ortak" olarak gördüğünü söylemek, abartı olmaz. İlginç olan, Başbakan Erdoğan'ın AB ve Türkiye'de reform sloganlarıyla başlayan iktidarı, iç ve dış gelişmeler nedeniyle hızla "terör" ve "terörle mücadele" eksenleri üzerinde belirginleşiyor. Erdoğan, Blair görüşmesi sonrası inançla yinelediği " Dinimizde intiharın yeri yok . Zaten intihar saldırılarının da ilk çıkış yeri Tamil gerillaları . Otelde, metroda giderken savunmasız insanları öldürmeye kimsenin hakkı yok" sözleri ve terörle mücadele konusunda uluslararası mekanizmalar kurma hevesi de, AKP hükümetini yeni bir düzlemde Batı ittifakına yakınlaştırıyor.
|