Mesleği kim seçecek?
Üniversite sınav sonuçları belli oldu. Kimi uzun süre çalıştı, kimi son yıl önemini anladı. Kiminin tüm yaşamı bu sonuca bağlandı, kimi ise olursa iyi olur dedi. Şimdi yeni bir karar vermek gerekiyor: Alınan puana göre mesleği belirlemek. Aslında bir anlamda yönlenmeler lise ikinci sınıfın başında yapıldı. Gençler fen, sosyal ya da matematik gibi ağırlıklara göre bir sınıf seçimi yaptılar. İlk önemli karar buydu. Meslek seçiminin ilk adımıydı. Şimdi, puana bakılacak, biraz gönül ne ister diye düşünülecek, ailenin gönlü daha yukarda olacak, son kararı puan verecek.
EĞİLİMLER VE YÖNLENDİRME Çocuklar okula başladıkları andan itibaren değerlendirilmeli. "Neyi daha iyi becerebiliyorlar, hangi konularda daha başarılar?" gibi soruların yanıtları yıllar içinde aranmalı. Toplanan bu bilgilerle, aralarda çocuğun olduğu düşünülen eğilimleri desteklenmeli ve test edilmeli. Sonra çocuk zaten hangi alanda başarılı ve mutlu olurum sorusunun yanıtını bilerek meslek seçimi aşamasına gelecektir. Bizim çocuklarımızın yönlendirilmesi ise farklı olmaktadır. Okul eğitim sisteminde, beklenti çocuğun herşeyde başarılı olmasıdır. İlköğretimi bitiren çocuklarımızın eğer özel ilgili bir ailesi ve öğretmeni yoksa, eğilimlerini ve yeteneklerini bilmemize olanak yoktur. Beklenti herşeyde başarılı olan çocukların, genelin "iyi" kabul ettiği mesleklere yönelmeleri, diğerlerinin becerebilirlerse herhangi bir üniversiteye girmeleridir. Oysa çocuklar bu seçimi yaparken yeteneklerini bilmedikleri gibi, çoğunlukla mesleklerin ne yaptıklarını, sürecin ne olduğunu da bilmeden seçim yapmak zorunda kalmaktadırlar. Kitapçıkta yer alan fakültelerin çoğunu bitirdikten sonra ne olunacağını bilmeyen, ama o bölüme bile girmeyi şans ve başarı sayıp, sonra sorunlarla boğuşan gençleri kliniklerde izliyoruz.
YARIŞA GİRMİŞLERDİ Geçen gün iki farklı genci, ayrı ayrı gördüm. Her ikisinin ortak konusu meslek seçimiydi. Birinin ailesi doktor, diğerininki mühendis olmasını istiyordu. Onların gönüllerinde ise gazetecilik yatıyordu. Evet, her ikisi de gazeteci olmak istiyordu ama isteklerinin amacı farklıydı. Biri köşe yazarı olarak, çok yorulmadan ünlü ve zengin olmak isterken, diğeri gazeteci olarak tüm haksızlıklarla mücadele etmek isteğindeydi. Hiç gazeteci tanımamışlardı, eğitimi ve süreci hakkında gerçek bilgileri yoktu. Diğer ortak yanları ise, her iki ailenin de bu seçime karşı çıkması ve onların anlamayacaklarını iddia etmesiydi. Evet, onlar bunu anlamayacak yaştaydılar. Yaşamları boyu yapacakları işi seçecek kadar büyüdükleri düşünüldüğünden, arkadaşlarıyla birlikte bir yarışa girmişlerdi. Üstelik amacı ve yöntemi, onlara sorulmadan belirlenmiş bir yarışa. Sonuçta üniversiteye girenin mi, giremeyenin mi yoksa bazen her ikisinin de kaybettiği belli olmayan bir yarışa.
AİLELER NE İSTİYOR? Tabii ki bütün aileler çocuklarının iyi bir meslek sahibi olmasını ve para kazanabilmelerini istiyor. Genellikle mutlu olup olmayacakları ikinci planda kalıyor. Çünkü ailelere koşulların öğrettiği, bir insan saygın bir işe sahip ve para kazanıyorsa mutlu olmalıdır bilgisidir. Oysa, ülkemiz sahip olduğu, okuduğu, emek verdiği işi sevmeyen, hatta nefret eden, aklı hâlâ başka işlerde olan mutsuz genç, erişkinlerle dolu. Sevmedikleri ve istemedikleri işi yapan mutsuz kişiler, iş içinde hiçbir zaman yeterli performansı gösteremiyorlar. Bir insanın, tüm yaşamı boyunca sevmediği ve mutsuz olduğu bir işi yapması, sanırım ona verilebilecek en büyük cezadır. Çevrenize bakarsanız, okudukları alan dışında çalışan kişiler göreceksiniz. Bu, okul yıllarının boşa harcanması, o işi severek yapacak birinin engellenmiş olmasıdır. Ailelerin çocukları için yaptıkları, iş seçimini etkileyen çeşitli faktörler vardır. Bunlardan en sık rastlananı, kendi hayallarinde olan ama yapamadıkları işi çocuklarının seçmesidir. Bir başka etmen, kendi işlerine çocuklarını yönlendirmek, emek verdikleri işi, yine kendinin büyüttüğü birine bırakma isteğidir. Bunu toplumsal statü ve maddi açıdan iyi olduğunu düşündükleri mesleğin seçilmesini arzulama, övünerek söyleyebilecekleri bir işin peşinde olma gibi gerekçeler izler.
DOĞRU OLAN NEDİR? Elbette ki çocuklarımızı yönlendirmek, doğruyu göstermek görevimizdir. Ama yönlendirmeler bizim arzularımız için olmamalıdır. Doğru, her zaman bizim doğrumuz olmayabilir. Herşeyden önce çocuğumuzun kapasitesini ve yeteneklerini gerçekçi değerlendirmek, hem bizi hem de çocuğumuzu mutlu ve başarılı yapacaktır. Onu yapamayacağı şeylere zorlamak, sadece mutsuz olmasına değil, başarısız olup, yaşamdan kopmasına neden olabilir. Bu meslek seçim sisteminde ve sonrasındaki ekonomik sorunlarda rahat olmak pek mümkün değil. Ama başından beri çocuğu iyi değerlendirir, yeteneklerini fark etmesini sağlayarak, doğru yönlendirirsek isteklerimizi sağlıklı bir şekilde gerçekleştirebiliriz. Sonuçlar elinizde, seçimleri sisteme rağmen, mümkün olduğunca başarılı ve mutlu olacağınız şekilde yapmanızı diliyorum. Bu seçimi sadece puana ve toplumsal yanlışlara bırakmayın, siz yapın. Seçeceğiniz sadece bir iş değil, kimliğinizin önemli bir parçası çünkü.
|