|
|
Hangisi haklı; Roche mu, Bosch mu?
Az buz değil. Roche Gebze'deki yeni üretim tesislerine 85 milyon dolar yatırmış. Resmi açılış için de İlaç Grubu Başkanı William M. Burns Türkiye'ye gelmiş. Bir de konuşma yapmış. SSK'ya fahiş fiyatla ilaç sattığı gerekçesiyle Roche aleyhine başlatılmış yasal süreç içinde şirketin yıllarca başarıyla genel müdürlüğü görevini yürütmüş olan Faruk Yöneyman'ın da kurum tarafından istifası istenmişti. Burns konuyla ilgili şöyle demiş: "Türkiye'deki yönetim değişikliğinin açılan dava ile bir ilgisi yoktur. Dava Roche'a maddi olarak bir şey kaybettirmemiştir. Türkiye'de doktorların reçetelerinde ilaçlarımızı yazma oranı değişmedi. Ancak bazı insanların gözünde imajımız zarara uğradı. Kötü adam ilan edildik"... Bu arada hemen belirtelim. Bizce Roche, o dönemde hak ettiğinden çok daha fazlası bir iletişim atağı ile karşılaşmış, gereğinden fazla itibar yitirmiştir. Bunun sorumlusu da Roche'un kendisinden başkası değildir. O zaman da yazmıştık. İletişimi avukatlardan çok PR şirketinin (MPR) tavsiyeleri ile yürütseydi bugün farklı yerde olurdu. Roche o krizi atlatabilmiş değildir. O nedenle ağzıyla kuş tutsa, 85 değil 850 milyon dolar yatırsa, medya yine de cümleye "SSK'ya fahiş fiyatla ilaç satmaktan yargılanan Roche" diye başlayacaktır... Gebze açılışı ile ilgili gazetelerdeki başlıklar da şöyleydi: "Türkiye'de kötü adam ilan edildik, ama zarar etmedik"... Yani, "pek önemli bir şey olmadı, zarara uğramadık" demeye getiriyor Bay Burns... Ayrıca Başbakan'ın tesisin burnunun dibindeki Nuh Çimento'ya kadar gelip açılışa uğramamasını da, "Başbakan'ın yoğun randevu trafiğinden dolayı buraya gelememesi normal" şeklinde yorumlayıp geçiştirmiş... Bu haberler, bana Robert Bosch'un ünlü sözünü hatırlattı: "İnsanların güvenini kaybetmektense para kaybetmeyi tercih ederim!"... Okunuşları itibariyle birbirlerine çok yakın iki marka: Roche ve Bosch. İki birbirinden farklı yaklaşım... Biri, maddi zarar-ziyan hesabında diğeri ise itibar... Hangisi daha önemli diye karar vermeden önce biraz düşünmekte yarar var. Çünkü iş dünyası bu ikilem ile sık sık karşı karşıya gelir. Olaylar iş dünyasını sürekli bir karar ve tavır alma sürecine iter. İşte orada o kurumun kültür ve değerleri devreye girer. ABD'li hocam Haresh Shah, bu değer sistemini, "Bir şirketin, Çin'in bütün çayını verseler taviz vermeyeceği ve değiştirmeyeceği ilkeler bütünü" olarak açıklardı... Kurumsal itibarın, satışları, kaliteli insan kaynakları için çekim merkezi olmayı, krizlerin çok daha az zararla atlatılmasını, hisselerinin satın alınmasının tercihini, daha az stokla çalışılmasını ciddi boyutta etkilediğini pek çok araştırmadan biliyoruz. Fakat Burns'ün açıklaması da hiç yabana atılır gibi değil. Bütün bildiklerimizi temelinden sallıyor... Burns mü haklı, Bosch mu? Ne dersiniz?..
|