| |
Üç cümle yeterli mi?
Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü İsmail Çalışkan geçen cuma günü, PKK'nın bir kadın canlı bombayla eylem hazırladığı bilgisi aldıklarını açıklamıştı. Kuşadası'nda dün bir minibüsü havaya uçuran canlı bomba, büyük olasılıkla Emniyet'in bilgisini alıp ulaşamadığı o PKK militanı olmalı. Değilse daha kötü; her an bir başka facia tehlikesi var demek. Başbakan Erdoğan, yine üç cümlelik "klasik" tepkisini verdi: "Terörün dini, ırkı, milleti, vatanı yok. Ne kadar tedbir alsanız da yüzde 100 sonuç elde etmek mümkün değil. Terörün içinde yer alan tüm aktörleri insani hareket etmeye davet ediyoruz." Bize son cümlede mesaj gizliymiş gibi geldi: "Terörün içinde yer alan tüm aktörler..."
Aktörler maskeyi çıkardı Erdoğan'ın kastı Leyla Zana grubu ya da Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir gibi bir tarihte "Potansiyel muhatap" adayları görülenlerse, onlar çoktan saflarını seçtiler. Örneğin, Zana ekibinin partileşme sürecini bir türlü bitiremediği (çünkü avukat görüşmeleri kesilince İmralı'dan talimat akışı durdu) Demokratik Toplum Hareketi'nin kurucularından Orhan Doğan iki gün önce baklayı ağzından çıkardı: "Öcalan'ın avukat görüşmesine getirilen engelleme, Kürt halkını ve Kongra-Gel'i kışkırtan şiddet iklimine zemin oluşturdu." Ondan önce aralarında DEHAP, Asrın Hukuk Bürosu ve İstanbul'daki Kürt Enstitüsü'nün de bulunduğu 21 kuruluş, "Öcalan'ın rolü görmezden gelinerek Kürt sorunu çözülemez" bildirisi yayınladı. Doğan paylaştıkları bu çağrıya DTH'nin tüzel kişiliğini tamamlayamadığı için imza koyamadığını -üzülerek- belirtti. Böylece Kürt sorununda Öcalan dışında kimsenin muhatap olamayacağını kendileri açısından kesinleştirdi. Bu, PKK'nın geçen yıl düğmesine bastığı stratejinin Kürt çevrelerinde sonuca ulaşması anlamına geliyor.
Atasagun uyarmıştı PKK, Öcalan'ı 37 bin kişinin katili statüsünden Kürt sorununun tek yetkili muhatabına yükseltme stratejisini göz göre göre ilerletirken, iktidar ne yaptı? * Erdoğan'ın ifadesiyle "Düşünmezseniz yoktur" anlayışıyla, sorunu 1999 öncesinin "terörle mücadele" boyutuna indirgeyip askere havale etti. * MİT eski Başkanı Şenkal Atasagun'un "Öcalan sonrası süreci değerlendiremiyoruz. Kürt sorununa siyasal ve sosyal çözüm arayışları başlatılmalı. Gecikirsek yine sıkıntı doğabilir" uyarısını duymazdan geldi. * Güneydoğu'ya ilgiyi Erdoğan'ın seçim bölgesi Siirt'le sınırladı. Sorunun simgesel sinir merkezi Diyarbakır'ı haritadan belledi. Oysa PKK ve müttefiklerinin oyununu bozmak o kadar güç değildi. Hâlâ değil. Madem Kürtler adına konuşanlar, AB'nin bile onca uyarısına rağmen kendilerini PKK ve Öcalan'dan soyutlayamıyor; hükümet doğrudan bölge halkını muhatap alabilir. Çünkü halk 1999 öncesine dönmek istemiyor. Bunu hem PKK'ya meydan okuyan mitinglerde gösterdi. Hem de taban desteği vermeyi reddederek. Erdoğan ayaküstü iki-üç cümleyle terörü lanetlemekle yetinmemeli, Diyarbakır'da siyasal-sosyal-ekonomik bir paket açmalı. İngiltere muhteşem ders veriyor: Müslümanlar'a birlik ve destek çağrısını, Müslüman liderler eşliğinde camide yapıyor. "Medeniyetler İttifakı" girişiminde öncülük güzel ama Türkiye'nin de "Ulusal ittifak" girişimine en az o kadar ihtiyacı var. Yoksa ülkenin dört bir yerinde patlayan bombalar, kıyametin fay hattını harekete geçirebilir.
|