|
|
Türkbükü'nde panik
Geçen gün, Türkbükü koyunun sol başında oturan Erol Kaynar aradı... "Bizim iskeleye gelsene... Burada otururuz..." Benim kaldığım Palmira koyun sağ tarafında... "Bir ara uğrarım" dedim... Sabah saatlerinde üzerinize afiyet kısa bir güneşlenmeden sonra, denize atladım... Koyu bir uçtan bir uca geçerek Erol Kaynar'ın iskelesine vardım... Beni görünce panikleyip ayağa kalktı... "Yahu kardeşim ne yaptın sen... Nereden geliyorsun?.." "Nereden geleceğim?.. Denizden... Bir ara uğrarım demedim mi... Uğruyorum işte..." Ben bu insanları anlamıyorum... Koyu baştan başa geçmişim... İskelelerine kadar gelmişim... İskeleye çıkmışım... Ben iskeleye vardıktan sonra panik yapıyorlar... Panik yapmak için çok late yani... Nur içinde yatsın anneannem de böyleydi... O zamanlar 7-8 yaşındaydım... Anneannem, İstinye iskelesinde balık tutarken, beni, Boğaz'ın yolcu vapurlarıyla yarışırken görür, iskeleden ortalığı ayağa kaldırırdı... Trabzonlu olduğundan Karadenizli stiliyle çınlatırdı etrafı... "Yetişin" derdi... "Uşak gidiyor elden..." Çevredekiler önce bir panik yaparlar, "Ne yapsak atlasak mı" derlerdi... Sonra, yolcu vapuruyla yarışan tıfılı görürler, anneanneyi sakinleştirmeye çalışırlardı... Enteresan bir durumdu yani... Bir türlü sakinleşmezdi kadın. Ben durumu gördükçe, stilimi genişletme kararı vermiştim... Balık tuttuğu saatlerde, vapurun üzerine çıkıyordum... Vapur hareket ediyordu... Ben karşıya doğru giden vapurun üzerinden "Anneanne" diye sesleniyordum... Üzerimde mayoyla cıscıpıldak... Kadıncağız beni gördü mü, ortalığı inletmeye başlıyordu... "Yetişiiin... Uşak gidiyor..." Bir süre daha, gittikten ve anneannemin sesinin bütün Boğaz'da duyulduğundan emin olduktan sonra, vapurdan atlıyordum, Boğaz'ın sularına... Son numaram, suya dalıp, suyun içinde anneannemin oltasını başka oltalarla düğümlemekti... Bunun keyfi müthiş olurdu... Çünkü, bu olayın akisleri, akşam eve gittiğimizde de devam ederdi... 4 teyze, bir anne, bir anneanne ile 3 enişteden oluşan organize çete, hep beraber üzerime gelirlerdi... Ama what fayda... Alimallah, hiç pes etmezdim... Zaten, bütün bu organize suç çetesinin Fenerbahçeli olmasına isyanım ve tek başına Beşiktaş bayrağına hayranlığım o günlerden kalmadır... İhtimal, anneannemin Boğaz'da inleyen sesini, daha bir duyayım diye, ayrı takımlara baş koyduk muhterem ailemle... Böylesine bir yüzücü geçmişim var yani, sizden iyi olmasın... Erol Kaynar'ın iskelesinde on dakika kaldıktan sonra "Eee" dedim... "Bana müsaade..." Baktım arkadaşı Nuri Bey'le beni süzüyorlar... Nasıl gidecek gibisinden... Yine açıklama gereği hissetim... "Üstat kusura bakma... Sahilden yürüyemem... Ayaklarımın altı pişer... Ben müsaadenizle anneannemden bu yana şaşmadığım yoldan gideyim... Şimdi bu halde olan ben, kalkmışım, 10 metreye 15 metrede bıcı bıcı yapan Barlas'ın ciğerlerini açmaya çalışıyorum... Yok yok... Kesin karar verdim.. Artık üstüne çok gitmeyeceğim.. Allah korusun geçenlerde, 1.5 paket sigara içen milletvekili tenis oynarken kalp krizi geçirdi... Baktım bizimki yine oralı değil... "Canım sağ olsun" deyip duruyor... Bundan böyle biraz bıcı bıcı... Arkasından Canan Hanım nezaretinde hemen havluyla kurulanacak... Mayo değiştirilecek... Pişik yapmasın, bir de yaz vakti bacak arası...
|